0
Saturday 12 October 2013 - 01:37

MISIR – SURİYE

Story Code : 310474
MISIR – SURİYE
MISIR – SURİYE
Bugün Müslümanlar olarak en çok muhtaç olduğumuz değerler; “İmamet” “Ümmet” “Ümmet bilinci” “Velâyet” “Masumiyet” “Vahdet” “Kardeşlik” ve özgürlük gibi kavramlarda saklıdır. Çok tabiidir ki, ümmet olmadan, ümmet bilincinden, vahdetten, kardeşlikten, fıkıhtan, ibadetten, muamelattan, güçten, cihattan, özgürlükten, siyasetten bahis açmak, serap ve ütopya peşinde koşmaktan başka bir şey değildir.
Ümmet adlı bir organizmanın ortaya çıkması ise, temel bir umdeye bağlıdır. Bu umde “İmam ve İmamettir” İmamet, Ümmet olgusunun olmazsa olmazıdır. İmametin de bir olmazsa olmazı vardır. Bu olmazsa olmaz masumiyettir. Masumiyet ise teşriî değil, tekvînîdir. Fıtratı masumiyet olan İmametin işlevsellik kazanabilmesi ancak ve ancak velâyetle mümkündür. Velâyet ise teşrîidir. Allah (azze ve celle) bu teşrîiyetle, Müslüman bireyleri bir ümmeti oluşturabilmeleri için, masumiyeti kanıtlanmış bir imama yönlendirecek velâyet sorumluluğuyla karşı karşıya bırakmıştır. Bu bir “İlâhî proje”dir.
Bu proje, Kur’an ve Sünnette “Ehl-i Beyt” olarak somutlaştırılmıştır.
Sünnî İslam düşüncesi bu İlâhî projeyi reddettiği için, Müslümanların kahir ekseriyetini oluşturan Sünnî İslâm dünyası dün olduğu gibi bugün de, siyasî, ahlakî, kültürel ekonomik, askerî güçten ve yukarıda ifade ettiğimiz, değer ve imkânlardan mahrumdur.
İslam’ın yolu Ehl-i Beyt yoludur, Ehl-i Beyt mezhebidir. Bu yol İlâhî olana götürür. Ehl-i Beyt yolunu dışında kalan yollar beşerî yollardır, İlahî olana değil, seküler olana götürürler.
Allah (c.c ) şöyle buyuruyor: “Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak sizi her çeşit pislik ve kirden ( günahtan ) uzak tutmak ve sizi tertemiz kılmak istiyor.” (Ahzab, 33.)
Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet tarafından nakledilen çok sayıda hadisler, zikredilen ayetin Peygamber-i Ekrem, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin ve on bir evladı (Allah’ın selâmı onlara olsun) hakkında nazil olduğunu beyan etmektedir.
Hz.Resulullah, Veda Haccı dönüş yolu üzerindeki Gadîr-i Humda şöyle buyurmuştur;
“Kendimi çağrılıp icabet etmiş gibi hissediyorum. Ben sizin aranızda iki paha biçilmez emanet bırakıyorum. Onların biri diğerinden daha büyüktür. Bu ikisine sarıldığınız takdirde, asla dalâlete düşmezsiniz. Bunlar; Allah’ın kitabı ve İtretim (soyum )dur. Bakın benden sonra onlara nasıl davranacaksınız.
Sonra da Hz. Ali’nin (a.s) elinden tutup yukarı kaldırarak: “Bu Ali Kur’ân’ladır. Kur’ân da Ali iledir; havuzun (Havz-i Kevser’in) başında bana dönünceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır...” buyuruyor.
Hz. Resulullah (s.a.a) bir Hadis-i Şeriflerinde de;“Ehl-i Beyt’imin aranızdaki misali, İsrailoğulları’nın Hıtta kapısı gibidir. O kapıdan geçen kurtulur.”
Yine Hz. Resulullah (s.a.a) başka bir Hadis-i Şeriflerinde;
“Benim Ehl-i Beyt’imin aranızdaki misali Nuh’un gemisi gibidir. Ona binen kurtulur. Ondan kaçan boğulur.” buyurmuşlardır.
Ehl-i Beyt yolunun (mezhep) başında her devirde bir tek İmam (Hüccet) bulunmuştur. Zamanımızın Hüccet’i Ehl- i Beyt İmamlarının on ikincisi olan “İmam-ı Zaman”dır ve bugün Veliyy-i Fakih Ayetullah Ali Hameney tarafından temsil edilmektedir.
Akıl, iman, iz’an ve insaf sahibi herkesin bugün Afganistan, Irak, Lübnan Mısır ve Suriye’de cereyan eden olayları bir de bu gözle değerlendirmesi gerekmez mi?

Not; Ey Müslümanlık iddiasında bulunup ta, İran İslâm Cumhuriyeti ve Hizbullah’a küfreden gafiller! “Kendi nefsinizde olanı değiştirmedikçe, Allah size asla hidayet etmeyecektir!”
Source : Islamtimes
Comment