0
Saturday 28 December 2019 - 14:55
Ahmet Muhtar

AHZAB ASHABININ ATEŞ ÇEMBERİNDEKİ YEMEN

Story Code : 835255
AHZAB ASHABININ ATEŞ ÇEMBERİNDEKİ YEMEN
AHZAB ASHABININ ATEŞ ÇEMBERİNDEKİ YEMEN
                                                                                 Ahmed MUHTAR
       Bismihi Teala
     Allah Tebarek ve Teâla, âlemlerin içinde bazı mekânları ve insanları sevimli kılmıştır. Mesela Kâbe ve Mescid-i Nebevi kupkuru bir çölün ortasında yer almasına rağmen insanı cezbeder ve kalbleri muhabbetle doldurur. İnsanoğlu onlara yaklaştıkça tıpkı aşıkın Leyla’sına yaklaşması gibi bir heyecan tutar. Bir an evvel o mübarek duvarlara yüz sürmek ister. İnsanlar arasında İmam Hüseyin için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Onlara kavuşmak sanki Şeb-i Arus gecesidir. Çünkü onlar aşkın, muhabbetin sembolleridirler.  
      Yemen, Rasulallah (s.a.a)’ın ve İmam Ali (a.s)’nin hayırlı dua ve medhine mazhar olmuş sevimli bölgelerden bir bölgedir.
     Allah Nebi’sinin asrında İran asıllı Yemen Valisi Bazan ve Veysel Karani Rasulullah(s.a.a.)’ın davetini hür iradeleriyle kalben icabet etmiş birer serdengeçti sütünlerdir.
     O gün İran ve Salman-ı Farisi de aynı övgülere mazhardı. Bugün sahnede yine İran ve güzel Yemen vardır.Aslında bu ilahi cilve güzel bir müjdenin habercisidir.  
     Benim çocukluğumdan beri mutlu Yemene karşı kalbi muhabbetim vardır. Bu sevginin mutlaka bir nedeni olsa gerek.Rahmetli babam zaman zaman tahminen bundan  400-450 yıl önce o günün zalimlerin zulmüne binaen Hicaz bölgesinden Hicret ettiklerini anlatır dururdu. Ayrıca Yemen Osmanlının nüfuzunda iken dedem Ebu Zer Yemen savaşına katılmış ve Emperyalist istikbara karşı savaşırken şehit düşmüştür. Sanırım bu iki nedenlerden biri olsa gerek ki Yemen’e sevgimin sebebi olabilir. Kim bilir belki de Yemen üzerine yakılan meşhur Türkünün terennümü de olabilir.Sebebi ne olursa olsun Yemen ve halkını seviyorum.
       Havada bulut yok bu ne dumandır.             Burası Huştur
       Mahallede ölüm yok bu ne figandır.            Yolu yokuştur        Şu Yemen elleri ne de yamandır.                 Giden gelmiyor        Ahu Yemendir.                                            Acep ne iştir.        Gülü çemendir.                                           Ahu Yemendir        Giden gelmiyor.                                          Gülü çemendir        Acep ne iştir?                                              Giden gelmiyor                                                                          Acep ne iştir?          Yemeni seviyorum. Çünkü batılı emperyalistlerin kapıkulu, izzetsiz ahzab ashabına karşı izzetli Yemenlilerin şanlı kıyamına şahit oluyorum.      Mazlumların kazma kürek ve pençeleriyle bombalanan yıkıntıların yığınları altında kalan cesetlerin çıkarılışına şahit olduğum için Yemenlileri seviyorum. Onların baldırı çıplak zalimlere karşı onurlu ve dik duruşlarını görüyorum.İşte bunun için Yemen’i seviyorum.      Sevgili okuyucular, bazı araştırmacılara göre “ bu topraklar, adını Kâbe’nin sağına yahut güneşin doğusuna düştüğü için ya da ülkeye yerleşen ilk sakinleri diğer Araplardan ayrılıp sağ tarafa yöneldikleri için Arapça sağ taraf anlamına gelen Yeminden alınmıştır. Başka bir rivayete göre ise, söz konusu isim, aynı isimle anılan ünlü bir komutanın hatırasını taşımaktadır”.      Eskiden mutlu Arabistan olarak anılan Yemen, bugün belki de en mutsuz günlerini yaşamaktadır. Çünkü zalim ahzab ashabının kuşatması altındadır.  
      İSLAM ÖNCESİ YEMEN 1. Tarihçilere göre Yemen’de kurulan ilk devlet Ma’in krallığı olarak biliniyorsa da,bize göre Nuh (a.s)’ a iman edenlerin Arap yarımadasının güney kıyılarında, Yemen’in Ahkaf denilen yerde yaşadıklarını Kur’an-ı Mecid’in bazı ayetlerinden anlıyoruz.
      Allah Teâlâ, rahmetinin bir gereği olarak onlara bol nimet verdi. Orada refah içinde yaşıyorlardı. Her toplumda olduğu gibi zaman ilerledikçe kalplerine dünya sevgisi sindi. Âlemlerin Rabbinden uzaklaştıkça uzaklaştılar. Derken kendi içlerinden zalimler türedi. O gün toplum henüz devlet niteliğini kazanmamıştı. Tıpkı Allah Resulunun Mekke döneminde olduğu gibi zalim bir yönetim vardı. İçi boş hurafelerle oyalıyorlardı. Ancak Yemen’de kurulan ilk krallık, Yemen’in kuzeyinden başlayarak Hicaz, Fedek ve Teyma sınırlarına kadar olan bölgede hüküm sürdü.Bu krallık M.Ö. 1400- 650 yıllar arasında hükümranlığını sürdü.Krallığın merkezi Ma’in idi. Main şehri, bugünkü San’a şehrinin doğusunda kurulmuştu.       Ma’in krallığı döneminde toplum iki sınıftı. Hükmedenler, yani zalimler ve sömürülen, horlanan mazlum halk. Zalimler mazlumları köle gibi çalıştırıyorlardı. Onların hiçbir hak ve hukuku yoktu. Ezilen ve hor görülen bir sınıftı. 2. Yemen’in en eski krallıklarından biri de Kataban krallığıdır. Krallığın M.Ö. 8. yüzyılda kurulduğu tahmin edilmektedir. Bu krallık, Baihan vadisinden ta Yemen’in ortalarına kadar olan topraklarda hüküm sürüyordu. Merkezi Timna idi. Timna’nın kalıntıları günümüze dek gelebilmiştir.      Krallardan adalet, eşitlik, hürriyet, adil bir paylaşım ve kanunun üstünlüğü gibi kavramları onlardan beklemek mümkün değildi.Onlar kitleleri sadece dünyevi menfaatleri için kullanır, çalıştırırlardı. Kendileri saraylarda safa sürürlerken halklara köle muamelesi yaparlardı. 3. Yemen’in despot krallıklardan Evsan krallığı, Aden körfezi ve Doğu Afrika kıyılarını hâkimiyeti altına almış ve Yunan Helen kültürünün tesirinde kalarak iktidarını sürdürmüştür. Evsan krallığına M.Ö. 7’nci yüzyılda Sba kralı Mukarrib tarafından son verildi. Çünkü krallar zalim yöneticilerdir. Bunlar, halkın desteğini yitirmiş despotlardı. 4. M.ö. 1500’de Yemen’in Hadramut bölgesine geldikleri tahmin edilen Hadramutlular, Hadramut krallığını kurdular. Ülkenin merkezi Sabata idi. Kısa bir süre Sede krallığının hâkimiyetleri altına girdilerse de tekrar hâkimiyetlerini kavuştular. 5. Sebe Krallığı da bir müddet Yemen’de hüküm sürdü. Sebe krallığı Yemen tarihinin en önenli krallık dönemidir. Kısa zamanda Hadramut, Kataban ve Ma’in krallıklarının hâkimiyetine son vererek uzun bir müddet varlıklarını sürdürdüler. Süleyman (a.s.) ile Sebe Melikesi arasında geçen kıssayı Kur’an-ı Kerimde de görmek mümkündür. Ülkenin merkezi Marib idi. Krallık, M.Ö. 115 yılında Himyar krallığı tarafından hâkimiyetlerine son verildi. Himyar krallığının merkezi Zafar şehri idi. Rivayetlere göre Himyar krallığının en son kralı zu Navus idi. Zu Navus Yahudi krallığını kabul edip Yahudiliği resmi din olarak ilan ettikten sonra Hristiyanları Yahudiliği kabul etmeleri için zorlamıştı. Hatta 532 yılında Nacran topraklarını ele geçirerek orada yaşayan Hristiyanlara karşı büyük bir katliam yaptı. Bunun üzerine Hristiyan olan Habeşistan kralı Kaleb, Bizans İmparatorluğuyla bir antlaşma yaparak Yemen’e bir ordu gönderdi ve Himyar krallığına son verdi. Bundan sonra Yemen, Habeşistan tarafından gönderilen valiler yönetiminde kaldı. Bu valilerin içerisinde en zalimlerinden birisi de Ebrehe idi. Ebrehe, Kâbe’yi yıkmak için Mekke’ye saldırdı. Ancak Allah Teâlâ’nın Fil Suresi’nde zikri geçen Ebabil kuşlarını göndererek başlarına taş yağdırdı. Ebrehe Kâbe’yi almadan geri dönmek zorunda kaldı.  6. Yemen topraklarının büyük bir bölümü 750 yılından itibaren İran-Sasani devletinin hâkimiyeti altına girdi. Sasanilerin Yemendeki hâkimiyetleri 630 yılına kadar sürdü. Bu tarihten sonra Yemen İslam hâkimiyeti altına girdi ve rahat bir nefes aldı.       Çünkü krallar, hanedanlar, sultanlar genellikle zalim yönetimlerdir.  
İSLAM DÖNEMİ YEMEN
     Tarihi kayıtlara göre Rasulullah (s.a.a.) Mekke’den Medine’ye hicret ettikten sonra 629 yılından itibaren zalim ve din dışı meliklere mektuplar göndererek onları İslam’a davet etti. Bunların arasında Yemende hüküm süren İran valisi Bâzân da vardı. Onu İslama davet etti.  Rasulullah’ın bu daveti sonuç verdi.  Bâzân İslamı kabul ettikten sonra başta San’a olmak üzere halk bölük bölük İslam dinine girdi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.a.) İmam Ali (a.s.)’yi 631’de Yemen’e gönderdi. İmam Ali (a.s.) Yemene ayak basmasıyla kalbi bir muhabbetle ona kucak açtılar. Böylece Yemenliler İslam hâkimiyeti altında yaşamlarını sürdürdüler.      Daha önce de beyan ettiğimiz gibi, o zaman Yemen Pers nüfusu altındaydı ve Fars kökenli Bâzân vali tarafından yönetiliyordu. O, İslamı kabul ettikten sonra da Rasulullah (s.a.a.) onun görevini sürdürmesine izin verdi.
     Bâzân’ın 631 yılında vefat etmesi üzerine Allah Resulü bu kez onun yerine oğlu Şehr’i görevlendirdi. Bâzân’dan itibaren Yemen,Yemen’e gönderilen Müslüman valiler tarafından yönetildi.       Rasulullah (s.a.a.)’ın vefatından hemen sonra bazı insanlar dünya saltanatı hevesine kapıldılar. Yemen kısa bir süre Abdullah b. Zübeyr’in hâkimiyetine geçtiyse de sonunda zorba Emevi krallığı oraya hâkim oldu.      Emevi krallığı zorba ve zulüm krallığıydı. İktidarını kan ve zulüm üzerine bina etmişti. Bu zulüme karşı kıyam eden Yemen’in Hadramut Kadısı İmam Abdullah halifeliğini ilan etti ve San’a’yı ele geçirdi. Fakat Emevi kralı ikinci Mervan 748 yılında Yemen’i tekrar iktidarı naltına aldı ve kanlı bir şekilde halkı susturup sindirdi.      Yemen halkı, İslamı kabul ettiği ilk günden itibaren Ehl-i Beyt taraftarıydılar. Bu nedenle Emevi krallığından çok zulüm gördüler.       Emevilerin zulmüne son veren Abbasiler, Emevileri aratmadılar. Emeviler gibi Abbasiler de Yemen halkına karşı zulümlerini sürdürdüler. Yemen halkı izzetli bir halktır. Şimdi olduğu gibi o gün de zalimlerle yaşamak istemiyorlardı. Buna istinaden Tihame bölgesindeki kıyam nedeniyle Yemende istikrar bozuldu. Zalim Abbasi kralı Memun Yemendeki kıyamı bastırmak üzere Muhammed b. Abdullah b. Ziyad’ı hem ordu kumandanı hem de vali olarak bölgeye gönderdi. Fakat o, 818 yılında merkezi yönetimden ayrılarak Hadramut bölgesinden Aden’e kadar uzanan topraklarda bağımsızlığını ilan ederek Ziyadiler hanedanını kurdu ve Zebid’i merkez yaptı. Sonunda Ziyadilerin yönetimi Habeşli vezirlerin eline geçti. Bunlardan Mercan adlı vezirin kölelerinden Necah 1022’de kendi hanedanlığını ilan etti. Necah şafii mezhebine mensup olduğu için O’nun döneminde Yemende Şafiilik bir hayli yayıldı. Sonunda Mehdi emiri Ali b. Mehdi’nin 1058 yılında Zebid’i ele geçirerek, Necah hanedanlığı yıkıldı. Mehdi Emirliği ise, 1174 yılında Eyyübiler tarafından ortadan kaldırıldı.      Himyerilerden olan Emir Ya’fur 846 yılında Sa’d ve Taiz arasında kalan topraklarda Ya’furi hanedanını kurdu. Daha sonra San’a’yı da ele geçirerek merkezi oraya taşıdı. Son olarak merkezi Şibam’a taşıdı. Bu yıllarda yani 897’de Zeydiler İmam Hadi’nin öncülüğünde kıyam hareketinden sonra hakimiyetini ilan ederek 1962 yılına kadar devam ettirdi. Zaman içerisinde Yemen’in tamamına hükmeden Zeydiye İmamlığın Yemenin tarihinde önemli yeri vardır.       Yemendeki karışıklıklar üzerine Eyyubi Sultanı Selahaddin Eyyubi kardeşi Turan Şah’ı 1174 yılında Yemene gönderdi ve kısa bir zaman içinde Yemende hakimiyeti ele aldı. Zamanla Yemende Eyyubi hakimiyetinin zayıflamasıyla Kuzey Yemende Zeydilerin kıyamı üzerine  Eyyubiler’le Zeydiler arasında 1219 yılında anlaşma imzalandı. Mesut Yusuf’un 1229 yılında ölümü ile Eyyubiler’in Yemen üzerindeki hakimiyeti son buldu.     Eyyubi ordusu içinde görevli Ömer ibni Resul Yemen idaresini üstlendi ve 1235 tarihinde bağımsızlığını ilan ederek Yemen’de 200 yıldan fazla Resuli hükümeti hükmetti. Ömer ibni Resul Ehlisünnet mensubu olduğu için sunniliğin Yemen’de yayılmasına ön ayak oldu. Ömer’in yeğeni tarafından katledilmesinden sonra Zeydiler’in kıyamına maruz kaldılar. Nasır Ahmet’in 1424 yılında ölümü ile iç karışıklıklar hızlandı ve Tahiriler Resuli Hanedanı’na 1454 yılında son verdi.     Tahiriler Yemen kökenli oldukları için Güney Yemen’in büyük bir bölümüne hükmettiler. Kuzey Yemen’de bulunan Zeydi imamlığına karşı mücadelelerine devam ederek 1438 yılına kadar hakimiyetlerini sürdürdüler.  
BATI EMPERYALİZMİNİN YEMEN ÜZERİNDEKİ HAİN PLANLARI VE OSMANLILAR         Yemen,  17. yüzyılın başlangıcından itibaren Yemen’in özellikle de Aden’in önemini fark eden Portekizlilerin tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Bu yüzyıldan itibaren Avrupa’da sanayi devrimi başlamış ve mallarına yeni Pazar bulma zorunda kalmışlardı. Hem ülkeler üzerindeki emperyalist düşüncelerini gerçekleştirmek ve hem de o ülkeler de kaos meydana getirmek için el birliği ile çaba harcadılar. İşte bu ve benzeri nedenlerle 1507 de Portekizliler Adn Karşısındaki Sokotra adasını işgal ettiler. Kızıldeniz’deki Emperyalis Portekizlilerin varlığından rahatsız olan Memluklular bir Donanma gönderdi. Aynı yıl Memluklular’ın Osmanlılar tarafından ortadan kaldırılmasıyla Osmanlılar Yemendeki yerlerini aldılar.      Yemen halkının islamı kabul edişinden beri ilk defa emperyalist batıyla karşı karşıya geldiler. Portekizliler Ümit Burnunun keşfinden yararlanarak Uzak Doğu’nun zenginliklerini ucuz bir şekilde ülkelerine taşımak ve Hristiyanlığı yaymak içim  stratejik açıdan Yemen kıyılarına hakim olunması gerektiğini anladılar.  
    Daha önce belirttiğimiz nedenlerden dolayı Yemende karşı saldırıya geçtiler. Babul Mendeb Boğazını kontol altına almak istediler se de Portekizliler önce Memlukluların sonrada Osmanlıları direnişi karşısında hiçbir zaman tam anlamıyla Kızıldenizde hakimiyeti ele geçiremediler.      Sonunda Osmanlılar Yemen’i Hadım Süleyman Paşa eliyle Osmanlı Topraklarına kattı. Ancak Zeydi imamların kıyamları sonucu Osmanlılar Yemen de  gerçek hakimiyetlerini kuramadılar.     Stratejik konumu nedeniyle 19. Yüzyılın başlarından itibaren bu kez emperyalist İngilizler 1839 tarhinide önce Aden’i sonra Güney Yemen’e saldırıp işgal ettiler. Zira Yemen, stratejik politik ve ticari bir merkez konumundaydı. Babul mendeb boğazı Uzak Doğu’yu ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bir kapı ve köprü niteliğindeydi.      Batılılar 18. Yüzyılda başlattıkları sömürgecilik faaliyetleriyle Yemen’le ilgilenemye başladılar. Osmanlıların bu yüzyıldan itibaren hergün biraz daha kan kaybetmeleri Batı emperyalizminin işini kolaylaştırıyordu. Çok iyi arapça Osmanlıca konuşan Batılı misyonerler Osmanlıları sömürgeci, kendilerini de kurtarıcı olarak gösteriyorlardı. Osmanlı Özellikle ırkçılık bölgecilik, hürriyet, istiklal, insan hakları vb sloganlarla kalkan görevini yitirmiş ve Emperyalizmin diğer bölgelerde olduğu gibi Yemenliler’e de  Osmanlılar’a karşı silah yardımı yapması ve Araplar’a bağımsızlık vaadi ile zehirli propagandaları etkili oldu. Bu yüzden Yemen isyanlar diyarı olarak algılandı. Sonunda Osmanlı devleti, Yemen meselesini halletmek üzere egemenlik haklı saklı kalmak kaydıyla orada özerk bir yönetimin kurulmasına 11 Ekim 1911‘de izin verildi.  
                   SON YÜZYILIN YARISINDA YEMEN VE BATI EMPERYALİZMİ
1839 yılında İngiltere’nin stratejik önemi olan Aden’i ele geçirmesi ve Kızıldeniz’in kontrolünü ele alması üzerine Osmanlılar 19. yüzyılın ortalarından itibaren Yemen’le yeniden ilgilenmeye başladı. Önce Tihame’yi sonra Hudeyde’yi ele geçiren Osmanlı ordusu Sana’yı ele geçirmek için hareket ettiyse de şehir ele geçirilmedi. Fakat sonunda iç karışıklıklar  nedeniyle Yemen’de birlik bozuldu ve 1871’de Osmanlı kuvvetleri Sana’yı ele geçirerek Yemen’de Osmanlı idaresi ikinci kez yeniden kurulmuş oldu. Yemen vilayetinin merkezi Sana’ya taşındı. Bu yıllarda Şeyh İdrisi’nin  Asir’de ve 1911’de İmam yahya’nın başlattığı kıyam ile Yemen meselesi yeniden alevlendi. Bunun üzerine Osmanlılar Yemen meselesini çözmek üzere Ahmet İzzet Paşa’yı Yemen’e göndererek San’a kuşatmasını kaldırdı ve İmam Yahya ile 13 Ekim 1911’de anlaşma yapılarak iç isyanlara son verildi. Bu anlaşmaya göre Osmanlılar Sünni halkın yaşadığı yerlerde denetimini devam edecek, buna karşılık San’a dahil Zeydilerin yaşadığı topraklar ise İmam Yahya’nın denetimine terk edileceti.Mondros Mütarekesi’nin ardından Osmanlıların Yemen üzerindeki hakimiyeti  fiilen son buldu. Ayrıca Osmanlı ordusu İngilizlere teslim oldu. Böylece Yemen Lozan Anlaşmasıyla hukuken de Osmanlı toprağı olmaktan çıktı.
Aslında Yemen halkı, İngilizleri topraklarında görmektense; Osmanlıları onlara tercih ediyorlardı.  Hiçbir zaman Yemenliler ülkelerinin itilaf devletleri tarafından işgaline razı olmadıkları gibi, Osmanlı birliklerinin de zalim emperyalist İngilizlere teslim olmasına da kesinlikle razı değillerdi. İmam Yahya her fırsatta Osmanlılar yanında yer aldı. Ancak bıkkınlık, gevşeme, yılgınlık ve imkansızlıklar onları emperyalistlerin kucağına düşürdü.  
       Osmanlıların yenilginin sonunda Yemenden çekilmesiyle Aden bölgesi İngilterenin himayesine, San’a ve etrafındaki topraklar ise Zeydi Emirliğine verildi ve Zeydileri’nin 87. imamı olan Yahya bağımsızlığını 30 Ekim 1918’de ilan etti. Daha sonra 24 Şubat 1924’te kendisini Yemen’in ilk kralı olarak ilan etti.  
       Asir  ve Tihame bölgesini hakimiyeti altında bulunduran Muhammed el -İdrisi’nin 1923’de ölümü üzerine çıkan taht kavgası sonucu İmam Yahya 1925yılında Hudeyde’yi de ele geçirerek nüfuz alanını genişletti.  
      Suudi krallığının Yemen üzerindeki emelleri sadece bugünkü bir mesele değil, daha önce de batı emperyalizminin onayını alarak mazlum Yemen halkına saldırmışlardı. Savaş sonrası 1934’de her iki ülke arasında Taif Anlaşması imzalandı. Hudeyde Yemende kalmak üzere Asir ve Necran dahil Kuzey Yemen’in bir kısmı Suudi Krallığına terk edilerek bugünkü sınırlar çizildi. Böylece İngilterenin nüfusu altındaki bölge hariç Yemen’de istikrar sağlanmış oldu.  
       İmam Yahya döneminde Yemen 1945’de Arap Birliğine katıldı. Yemen’i 1947’de Birleşmiş Milletlere üye yaptı. İmam Yahya’nın 14 ya da 17 Şubat 1948’de bir suikasta kurban gitmesinin ardından oğlu Ahmet ikti
dar koltuğu oturdu. Onun 18 Eylül 1962’de iktidardan çekilmesi üzerine oğlu Muhammed  Bedr İmam seçildi. Ancak dokuz gün tahtta kalabildi ve 27 Eylül 1962’de gerçekleştirilen bir askeri darbe ile tahttan indirilerek Cumhuriyet ilan edildi ve Cumhurbaşkanlığına Abdullah Salalı oturtuldu. Bu olay ülkeyi iç savaşa sürükledi. Bu iç çatışma İmam Muhammed Bedr’in 1967’de tahttan tamamen faragat etmesine dek sürdü. 5 Kasım 1967’de Kadı Abdurrahman İryani Cumhurbaşkanı olarak koltuğa oturdu. Onun iktidarı Haziran 1974’e kadar sürdü. Bu kez onun yerine İbrahim Hamdani geçti ve o da 6 Şubat 1978’e kadar iktidarda kaldı. Aynı tarihte Ali Abdullah Salih Cumhurbaşkanlık koltuğuna oturdu.  
    Güney Yemen 30 Kasım 1967 tarihine kadar sömürgeci İngiltere’nin işgalinde kaldı. Bu tarihte sözde bağımsızlığını ilan eden Güney Yemen, Kuzey Yemen’den ayrılarak ayrı bir devlet oldu.Bu devletin ilk Cumhurbaşkanlığına Sa’bani getirildi. Sa’bani 22 Haziran 1969’da komünist bir darbe sonucu düşürüldü ve beş kişilik bir konsey ülkeyi yönetti. Güney Yemen Batıdan gerekli desteği görmeyince SSCB ve Çin gibi sosyalist ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkilere girdi. 30 Kasım 1970’de Güney Yemen yerine Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti olarak tarih sahnesine çıktı. Salim Rubai Ali devlet başkanı oldu. 1978’de onun yerine Ali Nasır Muhammed devlet başkanı olarak getirildi. Aynı yılın Aralık ayında Allah’ın gaybi yardımları ve fedakar İran halkının rahmetullah Ayetullah Humeyni’nin etrafında kenetlenmesi sonucu Şubat 1979’da İran İslam İnkılabını gerçekleştirdi. Batılı emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileri üzerinde  adeta zelzele şoku yarattı. Dünyanın heryerinde basireti açık olan müstebsirler büyük bir muhabbetle İran İslam Cumhuriyetine akın ettiler. Bu öncü akıncıların içinde bir Yemenli de vardı. Tıpkı Veysel Karani gibi o da yeni sese kulak vermişti. Bu yiğit kişi, Hüseyin Bedrettin el-Husi-idi. Bedreddin el-Husi, İran’ın Kum şehrine giderek medrese eğitimini aldı. Ülkesi Yemen’e döndükten sonra,vakit kaybetmeden GENÇ MÜSLÜMANLAR teşkilatını kurdu.  Allah’ın gaybı yardımlarıyla kısa bir zamanda Zeydileri Şiileştirmeye muvaffak oldu. Ülkenin bütün halk katmanlarıyla samimi, güvenilir bir diyalog başlattı. Sünnisi, Zeydisi ve diğer inanç guruplarını etrafına toplamaya muvaffak oldu.  30 yılı aşkın Yemen’i emperyalistlerle birlikte sömüren Ali Abdullah Salih ve onun avaneleri, Yemen’in hiçbir sorununu çözemediler. Gittikçe sorunları çoğalmasına sebeb oldular. İşsizlik, sefalet, fakirlik, zülüm aldı başını yürüdü. Fakirler daha çok fakirleşti, sonunda mazlumların feryadı zalim emperyalist ve işbirlikçilerinin uykusunu kaçırdı. Çünkü halk ile birlikte olan bir lider sahnedeydi.Bu Hüseyin Bedrettin El Husi idi. Mazlum halkın kıyamını hazmedemeyen Emperyalistler ve onların kapı kulu yerli işbirlikçileri Hüseyin Bedrettin El Husi’yi şehid ettiler. Akıllarınca bu şekilde halkın kıyamının önünü alacaklarını düşünmüşlerdi .Ancak onların planları tutmadı ve El Husi’nin yerine Abdulmelik sancağı devraldı ve halen Halk hareketinin en aktif öncüsüdür.  
      Burada bir önemli bir noktaya değinmek istiyorum: İran İslam Cumhuriyeti inkılabı ile beraber İran Kum kentinin ve Irak’taki medreselerinde eğitim görüpte Türkiye’ye dönen ve kendilerinden başka kimseye söz hakkı tanımayanlar acaba Türkiye’de ne kadar mesafe alabildiler ?
     Sosyalist Parti genel Sekreteri Abdulfettah İsmail devlet başkanlığına getirildi. 1980 yılında Ali Nasır Muhammed tekrar devlet başkanı oldu. Ancak 12 Ocak 1986 yılında kendi aralarında çıkan silahlı bir çatışma sonucu Ali Nasır Muhammed’in taraftarları kaybetti ve Haydar Ebu Bekir el Attas devlet başkanı oldu. Ali Salim el Beyt ise Sosyalist Partisinin genel sekreteri oldu. Her iki Yemen birleşmek için  Nisan 1990’da bir anlaşma sonucu 22 Mayıs 1990’da her iki Yemen birleşti. Bu birleşme süresi 22 Kasım 1992 tarihine kadar geçiş süresi olarak kabul edildi. Bu geçiş döneminde Birleşik Yemen Cumhurbaşkanı, Kuzey Yemen cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, yardımcısı ise Güney Yemen Sosyalist parti lideri Ali Salim El Beyd, Başbakanı da yine Güney Yemen Cumhurbaşkanı Haydar Ebu Bekir El Attas olacaktı. Ancak aralarındaki ihtilaf nedeniyle Ali Salim El Beyd Aden’e yerleşti.  
    1993 yılında yapılan seçimlerde kuzey Yemen’in Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih kazandı. Bunun üzerine Şubat 1994’te ilk çatışmalar başladı. Ali Abdullah Salih’in desteklediği Kuzey Yemen güçleri kazandı. Yemen’de 1999 tarihinde yapılan seçimlerde Ali Abdullah Salih yeniden işbaşına geldi.2000 yılında Yemen Anayasasını değiştirerek Ali Abdullah Salih’e tekrar ikinci defa seçilme hakkı sağlandı.  
      2004 yılında Hüseyin Bedrettin El Husi liderliğinde  Şii Zeydi kıyamını başlattı. Ali Abdullah Salih bu şanlı halk kıyamını durdurmak için her türlü zulmü ve işkenceyi başlattı. 2011 yılında Tunus’ta başlatılan ve batılı emperyalistlerce ve onların yeri uşakları tarafından adı konulan Arap Baharı Yemen’de de etkisini gösterdi.  
       23 Kasım 2011’de imzalanan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği kararıyla Ali Abdullah Salih’in 33 yıllık iktidarı  fiilen son buldu. Göreve başkan Yardımcı Abdullah Mansur El Hadi getirildi. 21 Ocak 2012 de yapılan sözde seçimlerde Hadi Cumhurbaşkanı seçildi.  
       Ensarullah hareketi 21 Eylül 2014’te başkent Sana’yı kuşatarak 4 gün içinde şehrin kontrolünü ele geçirdi. 22 Ocak 2015’te Cumhurbaşkanı Hadi ve Başbakan Halid Mahfuz Bahhah istifa etti ve Hadi Suudi krallığına sığınarak ülkesini işgal etmek üzere Suudilere davetiye çıkardı.  
      Ensarullah Hareketi 6 Şubat 2015’te parlamentoyu fesh ederek Sunnilerin çoğunlukta olduğu bir konsey tarafından ülkeyi 2 yıl yöneteceklerini bildirirken Suudi Krallığının başını çektiği “kararlılık fırtınası” adı altında 10 ülkeden oluşan hava kuvvetlerine ait uçaklar 26 Mart 2015 tarihinde Yemen halkını bombalamaya başladı.
      Dünya emperyalizminin baş aktörü olan büyük şeytan ABD, sinsi siyasetleriyle ülkeler arası ihtilaf bölgelerin mimarı İngiltere ve onların koltuk değneği Fransa Almanya ve diğer AB ülkeleri ile Siyonistlerin de onay ve teşviki ile onların yerli işbirlikçi Yemen Cumhurbaşkanı A.Mansur Hadi’yi desteklemek amacıyla  Suudi Krallığın öncülüğünde  “Kararlı Fırtına” adı verilen kapkara operasyona müttefiklerin katılımıyla 26 mart 2015 de Yemen’e karşı  hava savaşı başlattılar.  
      Suudi Krallığının savunma bakanı Prens Salman bin Abdulaziz’in başkanlığında Yemen’e karşı başlatılan bu Ahzab savaşında Suudi Krallığı, Mısır diktatörü, Ürdün Krallığı, Sudan darbecisi, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn Sultanları şeyhleri ve Pakistan yer aldı.
       Operasyona 100 savaş uçağı ve 150 000 askeri ile katılan Suudi Krallığın yanında yer alan Fas 6 Jetle, Ürdün 6, Sudan 3, Kuveyt ve Bileşik Arap Emirlikleri 30, Katar 10 ve Bahreyn 15 jet ile destek verdiler. Pakistan ve Mısır Deniz ve hava desteğiyle onların yanında yerini aldı.  
     ABD, İngiltere ve Türkiye lojistik ve istihbarat desteği sağladı. Lojistik destekten kasıt; İstihbarat Askeri araç ve gereç vb şeylerdir.  
     Unutulmamalıdır ki Türkiye’nin o günkü başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. O ve hükümeti Batı emperyalizminin öncülüğünü üstlenen ABD. AB, Siyonistlerin ve onların yerli işbirlikçileri olan Kral, Sultan ve darbecilerin yanında yerini aldı. Bu utanç verici bir manzaraydı. Dünün mücahidleri bu gün zalimlerin safında yer alıyorlardı.
    Elbette Batılı emperyalistlerin Ortadoğu’da çıkarları vardır. Onlar açısından bu operasyon gayet normal iken Türkiye’nin zararından başka neyi vardır acaba ? Acı bir şekilde itiraf edelim ki Recep Tayyip Erdoğan ve hükümeti Batılı Emperyalizminin  yanında yerini aldı. Halbuki Allah Tebareke ve Teala Kuran-ı Kerim’in Nisa 4:144. Ayetinde şöyle buyuruyor:
   “Ey iman edenler, Müminleri bırakıp kafirleri veli edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah’a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz ?”
   Yemen operasyonu kendilerinin isimlendirdikleri ve yerli işbirlikçi medyanın Arap Baharı ki bizce Arap zemherisinin bir parçasıdır. Suudi Krallığının bu günkü saldırısı korkunun ve diken üstünde olduklarının göstergesidir. Onların Yemen’e saldırısı ahmakça ve budalaca bir saldırıdır. Onların safında yer alanlar ve destek verenler en az onlar kadar ahmak korkak ve zalimdirler.  
    Suudi krallığının öncülüğündeki bu hava operasyonunun Ortadoğu’da fesad İŞİD,DAİŞ ve Siyonist rejimle sıkı bir ilişkisi vardır. Yemen olayı, Suriye’nin, Irak’ın ve diğer Ortadoğu’da gelişen olayların ve çarpışan tarafların bir parçası ve uzantısıdır.  
    Bu operasyon başlayınca, siyasiler, siyasi demeç ve telefon trafiğini birden hızlandırdılar. O gün Türkiye Cumhuriyeti’nin ve bu gün Cumhurbaşkanı Olan Recep Tayyip Erdoğan: “İran ve terörist gruplar çekilmeli ve İran Musul’da İŞİD’in yerini almamalı” diyordu. (27.03.2015 Vatan ve diğer gazeteler)
   26 Mart 2015 tarih ve saat 21:00 Tv haberlerinde ABD başkanı Obama’nın Erdoğan ile uzun bir telefon konuşması yaptığını ve kendisine teşekkür ettiğini söylüyordu.  
   İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer batılı emperyalistlerin başkentlerinde; Siyasiler, Suudilerin Yemen’e başlattıkları operasyonu meşru görüyorlardı.  Bu operasyonun hukuka, uluslararası normlara uygun olduğunu her zeminde teyit ediyorlardı. Onlara göre İŞİD değil, Yemen’de ki İran milisleri daha tehlikelidir. Dün olduğu gibi bu gün İran’ın bir yayılmacı siyaseti yoktur. Onlar mazlumları korumak için bu gün vardırlar. Yemen saldırısı İran’ın yayılmacı emellerine karşı yapılan bir müdahale değildir. Yemen’e gösterilen bu hassasiyet, neden 60 yıldır Filistin’e ayni hassasiyet gösterilmedi. Çünkü amaçları farklıdır.
      Bu arada haklı olarak İran rahatsızlığını dile getirerek nükleer müzakereler için İsviçre’de bulunan İran dışişleri bakanı Muhammet Cevad  Zarif operasyonun derhal durdurulmasını istedi ve  “Suudi Arabistan’ın Yemen’e karşı askeri operasyonu, hiç bir ülkeye fayda sağlamayıp, bölgeyi daha da gergin bir duruma getirecektir. Bölge ve batılı ülkeler İŞİD ve El Kaidenin işine yarayacak oyunlara girişmemeli” mesajını veriyordu. (27 Mart 2015 Vatan ve diğer gazeteler)
    Operasyonun İran İslam Cumhuriyeti ile de ilintisi vardı. Amaç, İran’ı nükleer  müzakere masasında  zayıflatmaktı. Çünkü Suudi krallığı Siyonist Rejim ve diğerleri İran’ın Ortadoğudaki siyasi gücünden rahatsızlık duyuyorlardı.  
    Diğer taraftan Yemen’deki gelişmeler üzerine Batı destekli  bu zalim kral, Sultan ve darbeci Araplar tıpkı Resulullah döneminde müşriklerin bir araya gelerek başllattıkları ahzab savaşında olduğu gibi sözde Yemen’in mazlum halkına ders vermek amacıyla Mısır’ın Şarm eş Şeyh kenetinde Arap Birliği Dışişleri Konseyi’nde “Birleşim Arap Ordusu” kararı çıktı. Bu kara 28 Mart 2015 de Arap Birliği Zirvesi’nde onaylandı. Askeri gücün 40000 seçkin askerden oluşmasının planlandığı, Karargahın da Kahire ya da Riyad olacağı konusu ise karara bağlanmadan ayrıldılar.  
    Unutmayalım ki Batı Destekli satılmış kral ya da darbecilerin 1976 yılında da Ortak Arap Gücü kuruldu ama fiyasko ile neticelendiği gibi bu günkü kararları da  fiyasko ile neticelenecektir. Çünkü bu zalimler de akıl, düşünce, plan, programdan çok; his ve korku hakimdir. Korkuları son bulduktan sonra darmadağın olup, ülkelerindeki halklar üzerindeki despotluklarını ve sömürülerine devam edeceklerdir. Amaç “Vatan, Millet Tehlikede” aldatmacası ile mazlum halkları etraflarında kenetlendirmek ve halk üzerindeki zülümlerini sürdürmek ve de Batılı şeytani velilerine biraz daha kulluk sunmaktır.  
     Batılı emperyalistler ve onların yerli uşakları akıllarınca mazlum İran halkına ders vermek amacıyla ahmak ve o kadar da mütekebbir Saddam’ı İran’a saldırttılar. Bu gün Yemen konusunda anlaşan bütün krallar, sultanlar ve diğer destekçileri İran Irak savaşında da  Irak’a değil, Saddam’a destek çıkmalarına rağmen onun sonunu ve mazlum İran’ın da şanlı neticesini gördük. Bu gün de Sonuç mazlum,mustaz’af, aziz, izzetli ve kahraman Yemen halkının lehinde sonuçlanacaktır inşallah.
    Yemen halkına karşı yapılan bu haksız saldırıyı kınıyor, taraftarlarını lanetliyorum.
   Ey batılı Emperyalistler ! Ey onların yerli işbirlikçi uşakları ve demokrasiden söz eden zavallılar ! Dünyanın en katil insanlarını Irak’ta ,Suriye’de ve Yemen’de topladınız. Günümüzün bu haricilerine silah ,Para, İstihbarat ve diğer lojistik imkanları tanıdınız ve Dünyanın her yerinde oraya akın edenlere kapınızı sonuna kadar açtınız. Nitekim16.11.2015 tarihinde  Antalya’da yapılan G20 Zirvesinde basın toplantısı yapan Rusya başkanı Putin, G20 ülkelerinin içinde İŞİD’e destek veren ülkelerin olduğunu teyit etti.
    Esad’a, Husiler’e ve mazlum Irak halkına karşı milyonlarca dolar harcayarak El Kaide’ye İŞİD ve Daiş’e kirli emelleriniz için yardım ettiğiniz halde zafer elbette mazlumların zaferi olacaktır. Çünkü mazlum ve mustazaf halklar gerçekleri gördü ve yaşadı.  
    Emperyalistlerin uşaklığını yapanlar, diyorlar ki, İran İslam Cumhuriyeti Suriye, Irak, Yemen, Filistin, Bahreyn ve Hizbullah’a yardım ediyor ve mezhepçilik yapıyor. Hey ahmaklar ! oranın halkları istemedikçe İran oralar da  ne yapabilir ki ?  
     Eğer Filistin’de iki başlı bir Filistin olmasaydı, çoktandır Filistin devleti kurulmuş olacaktı. İran’ın Hamas’a desteğini sürdürdüğü içindir ki Siyonistler her zeminde rahatsızlıklarını dile getirmiş  ve İran’ı gündemlerinden çıkarmıyorlar.
    Yemen halkı, Şiisiyle ve Sünnisiyle Batı emperyalizmine ve onların yerli uşakları olan Kral ve Krallara destek veren sözde Müslüman demokratlara karşı, özgür olmak için kendilerini elbette savunacaklar ve  mutlu zafere ulaşacaklardır.
    Mutlu Yemen’in mutluluğa  kavuşacakları günler pek yakındır ve Yemen sonunda  onlara Mezar olacaktır. 26 Mart 2015 tarihinden beri bu zalimler evinde yatan binlerce çocuk, kadın, ihtiyar demeden evlerini başlarına yıktılar ve bu mazlum sivil halk; toprak yığınları arasında can verdiler. Binlerce yaralı ve sakat bıraktılar geride. İnsanları, aç ,susuz, hicrete ve sefalete sürüklediler. Alt ve üst yapıyı tamamen yerle bir ettiler.  
      Antlaşmalar, insan hakları, evrensel hukuku ;ayaklar altına alan bu zalim ve hainlere elbette gereken dersi vereceklerdir. 25 milyon Yemen halkı, onurunu, izzetini ve özgürlüğünü koruyacaktır. Bunda hiç kimsenin şüphesi olmasın. Buna muktedirler.
      Yemen halkı ,Yemen Ensarullah Harekatı başkanı Abdulmelik el Husi’nin etrafında kenetlenecek ve özgür Yemen bayrağını hep beraber dalgalandıracaklardır. Yemen’e karşı kararlılık gösteren Arapların zalim despotları 1945 den beri neden Siyonist  rejime karşı aynı kararlılığı göstermediler. O günden beri Filistin halkı  feryat ediyor. Neden bu feryatlara karşı kulaklarını tıkadılar. Yemen halkına karşı rüşdünüzü, gücünüzü mü ispatlamak istiyorsunuz ? Bilin ki sultanlar, diktatörler ,darbeciler ve onlara destek çıkanlar hiçbir zaman rüşd  sahibi olmadılar ve bundan sonra da olmayacaklar.  
    Yemen’de, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de evler yıkılıyor altyapılar yok ediliyor. Hastaneler, okullar, ibadethaneler bombalanıyor ve ülkeyi terk eden hainleri işbaşına tekrar getireceklerini sanıyorlar ha! Bu hainlere ne kadar destek çıksanız da,çabalarınız  boşunadır. Çünkü Yemen ve diğer halklar ordusuyla birlikte hareket ediyor. Bu acılar, mutlu sonun sancılarıdır.  
      Dünya siyasetçileri ve onun emrindeki medya ; Yemen’i tamamen gündemlerinden çıkarttılar. Aynı  duyarlılığı neden Siyonistlere karşı gösterilmiyor?  Bunlar, emperyalistlere çanak tutan kemik yalayıcılarıdır.
      Ey Kral ! marifet sembolik olarak Kabe’yi her yıl  gül suyu ile yıkamak değildir. Siz kral, sultan, darbeci ve bunlara destek çıkanlar! Sizin  amacınız Kabe ve kıblegah değil ,eğer amacınız bu olsaydı Siyonistlere Kudüs’ü ve Mescidi Aksa’yı kaptırmaz ve Mavi Marmara gemisinde öldürülen fidanların intikamını alırdınız. Amacınız, din adına kitleleri aldatmaktır. Allah Resulü buyuruyor ki : “Bizi aldatan biden değildir”
     Zalim emperyalist sömürücü ABD, AB ve Siyonistlerin siyasetine  çanak tutan Ortadoğu’nun yüz karası zalim kral, sultan, darbeci ve sözde demokrasi savunucuları, eğer atalarınız olan Emeviler ,Abbasiler ,Osmanlılar ve Persler bu gün olsalardı sizinle savaşacaklarından eminim. Çünkü onları zaman zaman halklarına özellikle Ehlibeyt mensuplarına yapmadıkları zülüm kalmadı. Ama  zalim sömürücü emperyalistlerle birlikte halklarını katletmediler. Evlerini başlarına yıkmadılar. Sivil mazlumları bu kadar açlığa ,sefalete mahkum etmediler. Elbette bunların hesabını bir gün çok acı bir şekilde vereceksiniz.  
      Sizler, tıpkı nesline ihanet eden kafesteki keklikler gibisiniz.  Bazı mazlum toplumlar kimlere karşı  kıyam edeceklerini hala idrak etmediler. Fakat Yemen halkı bunu gördü, iç ve dış işbirlikçiler karşı saf tuttu.ve bunun için sıkıntılara göğüs geriyorlar. Bugünkü bu sıkıntılar, gelecekte Salihlerin arzda galip geleceklerin ayak seslerinin müjdesidir.  
     İç ve dış işbirlikçilerin miadı artık dolmak üzeredir. Zira “Eceli gelen köpek cami duvarına işer” demişlerdir. Bunların eceli geldi, gün batmak üzeredir. Sadece süreç tamamlanmaya devam ediyor. Devletler ya da topluluklar, tıpkı insan gibidirler. Doğar, büyür ,gelişir ve ölürler. Suudilerin  de artık miadı doldu.  
    Biliyoruz ki Suudi krallığı İngilizlerin bir piç evladıdır. Bir gece sokakta doğmuş huzur evinde büyütülmüş zalim bir veledi zinadır. Bu gün ,bu  veledi zinalar, Batı emperyalizminin başını çeken ABD, AB, Siyonist ve destekçi çeteleri tarafından mazlum Yemen’e bomba yağdırmaktadırlar. Ne adına ? Sözde meşru(! )olan kukla Cumhurbaşkanı  Hadi’nin iktidarını kurtarmak için.
      Ey ümmet ! Zalimlerin tabiri ile Tunus’ta, Libya’da ve Mısır’da da meşru birer iktidar vardı. Tunus Zalimi kaçarak Suudi zalimine sığınırken, Libya diktatörü feci bir şekilde öldürülürken, Muhammed Mursi’ye karşı ABD işbirlikçisi Sisi darbe yaparken ,neden müdahale etmediniz de Yemen’e bomba yağdırarak mazlum Yemenlileri,yıkılan kalıntılar arasında seyrediyorsunuz. Daha önce de beyan ettiğimiz gibi ,elbette bunun bedelini ağır bir biçimde bir gün mutlaka ödeyeceksiniz. Hudud ve  Ebabil kuşlarının getireceği müjde pek yakındır.  
     26 Mart 2015 tarihinden beri koalisyon barbarları bir yandan mazlum Yemen Halkı’nın başına bomba yağdırırken, diğer taraftan İŞİD ve DAİŞ’i bir şantaj ve tehdit olarak kullanıyorlar. Dünya kamuoyu bilmelidir ki, bu bir mezhep çatışması değil. Dünyaperestlerin menfaat çatışmasıdır. Suudilerin petrol kuyuları ,kendi ülkesindeki Şii  bölgesinde bulunduğu için geleceklerine korku ile bakmaktadırlar. Bu arada Birleşmiş Milletler İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Suudi’lerin savaş suçu işlediğini belgelerle ispatlamasına rağmen bu katliamlarına devam ediyorlar. İran’ın ise, Husi’lere komuta düzeyinde destek vermeleri aslında insani bir görevdir.  
    Suudiler hangi müspet yönüyle bölgede lider olacak ? Batı demokrasisi ile mi ? İslami değerleri ile mi ? İnsan hakları konusunda mı ? Sanayi kalkınmasıyla mı? Adaletiyle mi ? Bu zavallılar ancak batılı emperyalist  güçlerine hizmet etmekte lider olabilirler.  
     Suudi’ler kuruluşundan bu güne dek açık bir cezaevi konumundadır.  
    İnsanın gerek Allah’a gerek Allah Rasulu’ne O’nun Ehl-i Beyti’ne ve kendi nefsine veya insanlığa karşı işlediği bir yanlış, hata ve günah ya bir gafletin ya da dünyevi bir menfaatin neticesidir. Bu sonucun hesabı mutlaka bir gün sorulacaktır. Koalisyon güçleri hata yaptılar ve hatalarına devam ediyorlar. Onlar da mutlaka hesaba çekileceklerdir.  
    Suudiler’in katı rejimi ile koalisyonda yer alan sözde Müslümanların (!) 60 yıla yakın Siyonist tağutun mazlum Filistin halkına karşı işlediği cinayetlerden farkı nedir ? Siyonist Yahudiler çocuk, kadın, ihtiyar farkı gözetmeksizin başlarına bomba yağdırmıyorlar mı ? Hastane, okul, altyapı yok edilmiyor mu ? Bir yıl önce yapılan katliam sonunda binden fazla ibadethane yok edilmedi mi ?  
    Suriye’de batı destekli ve Türkiye gibi işbirlikçilerin yardımlarıyla günümüz haricileri olan El kaide ,İŞİDDaiş gibi terör örgütleri tarafından bombalanma sonucu yerle bir edilen binden fazla cami ,bir o kadar okul, altyapı enkaza dönmüş değil mi? Yedi milyonu bulan muhacir, binlerce sakat, dul ve yetimin müsebbibi bunlar değil mi? Ayrıca 3 bini aşkın mazlumun denizde boğulmasının müsebbibi onlar değil mi?  Suriye’de MÖ 3000 yıl evvel inşa edilen Halep çarşısı ,kültür varlıkları olan Palmira Antik kenti, Irak’ta DAİŞ teröristlerin Musul Kütüphanesinde bulunan 8000 den fazla eseri yok edip yağmalamadılar mı ?  
    Bu gün zalim batılı emperyalistlerin emri ile mazlum yemen halkına saldıran Suudi ve onların müttefiklerinin uçakları marifetiyle yerle bir edilen ve sözde BM tarafından korumaya alınan Yemen’in  Marib Bölgesindeki 2500 yıllık o gününü gökdelenleri olan kültür varlıkları yerle bir edilmedi mi ? Ve daha nice cinayetler!
    Müşrik Ebrehe’nin Kabe’nin yıkılması için gelişine ,zalim Emevilerin ,Zalim komutanı Haccac ‘ın kabeyi ateşe vermesine, Moğollar’ın Irak’ı istilası sonucu Fırat Nehrine atılan kitapların mürekkebileri nedeniyle  sularının 40 gün bulanık aktığına, Hristiyanlarca Gırnata’da yakılan insanlık mirası kitaplara da şahit olduk.   
    Günümüze dek nice İskender’ler, Firavun’lar, Nemrut’lar geldi geçti. Tarih bütününe şahittir.Belki de onlar ,günümüz zalimleri kadar zalim olmadılar. El Kaide’nin,İŞİD’in, DAİŞ’in, Suudilerin ve onara destek veren canilerin zulmüleri geçmişteki zalimleri çok çok geride bıraktılar. Eğer o zalimler günümüzde yaşamış olsalardı inanıyorum ki, bu zalimlerle sonuna kadar mücadele edeceklerdi.  
    O halde bu emperyalist sömürgecilerin ve onların iş birlikçileri neden mazlum Yemen halkına hışmane  ve hasmane bir şekilde saldırdılar? P
    Yayılmacı zalim batılı emperyalistler ve onların yerli Ortadoğu işbirlikçileri Allah’ın gaybi yardımları Ayetullahj Humeyni’nin rehberliğinde ve fedakar İran halkının kararlı kıyamları sonucu 1979 da gerçekleşen İran İslam İnkılabını, Güney Lübnan Hizbullahının Siyonistlere karşı dik duruşlarına ve onların tavizsiz tutumlarına şahit oldular. Bu zalimler, Ehlibeyt Mektebini kendilerine şiar edinenlerin ne kadar çetin bir ceviz olduklarını ; şeytani akıl ve siyasetleriyle nihayet anlayabildiler. Anladılar ki, eğer Ensarullah Hareketi Yemen’de hükümran olursa gittikçe işleri ve emperyalist çemberleri daralacak ve Allah’ın nuru gün be gün hakim olacak. O  halde Ensarullah etrafında kenetlenen Şii ve Sünni  halk hareketi önlenmelidir. Müdahalenin ikinci nedeni ;Yemen’in ekonomisi genellikle tarım ve hayvancılığa dayanır. Toprakları tarıma ve hayvancılığa elverişlidir. Yemen de çalışan nüfusun %71 i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. En çok buğdaygiller, Pamuk, Kahve, Muz gibi çeşitli meyveler gelir ki, Yemen deniz ürünleri bakımından  da zengindir. Bu ürünlerin önemli bir yeri vardır. Yemen Orman bakımından fakir bir ülkedir. Toprakların ancak % 4 ü ormanlıktır.  
    Yemen’in güneyinde ise petrol ve doğalgaz çıkarılmaktadır. Ayrıca Yemen’de kömür, mermer, altın, nikel, kurşun, bakır gibi öneme sahip madenler de çıkarılmaktadır. Kuzey Yemen’de yılda ortalama 70 bin ton tuz üretilmektedir. Bu gün Yemen’in nüfusu 25 Milyona yakındır. Okur yaza olarak erkekler % 60 ,kadınlar %40 oranındadır.
      Emperyalistlere göre Ensarullah kıyamı başarıya ulaşmamalıdır. Eğer başarı elde ederlerse, emperyalitler Yemen’in yer üstü ve yer altı kaynaklarından istedikleri şekilde istifade edemeyeceklerdir. O halde müdahale edilmelidir.  
     Üçüncü neden; Yemen bir Ortadoğu ülkesidir. Kuzeyde Suudi Arabistan ,Doğuda Umman, Hint Okyanusu, Aden körfezi, Batısında Kızıldeniz vardır. Kızıldeniz ile Hin Okyanusu’nu birbirine bağlayan Babul - Mendeb boğazının stratejik, jeopolitik ve ticari önemini önceleri Portekizliler ; daha sonra Osmanlılar ve İngilizler oldu.Bu gün ise, Batı emperyalizminin başını çektiği ABD, AB ,Samiri Siyonistler ve onların yerli uşakları keşfettiler. Eğer Müslümanlar Yemen’de iktidarı ele geçirirlerse ,batılı emperyalistlerin ve onları yerli işbirlikçilerinin dönemindeki gibi ticaret gemiler rahat bir şekilde boğazdan geçiş sağlayamayacaklardır. İşte bu gibi dünyevi menfaatleri nedeniyle Yemen’e müdahale edilmelidir.  
     Şubat 1979’da İran’da gerçekleşen İran İslam İnkılabından hemen sonra, zalim batılı emperyalistlerin piyonu olan Saddam Hüseyin’i kışkırtarak ve her türlü desteği vaat ederek aptalca Halici Fars üzerinde hak iddia ederek, tek taraflı olarak İran’a karşı savaş ilan etti. 8 yıl süren savaştan sonra zavallı Saddam’ın akıbetine bütün dünya ve tarih şahit oldu. Bundan ders alamayan istikbarın aptal Suudi Hanedanı da Yemen’in bazı toprakları üzerinde hak iddiasıyla bu haksız operasyonu başlattılar. İngilizler tarafından doğurulan bu yapay piç hanedanın da akıbeti Saddam’ın akıbetinden daha elim bir şekilde sonuçlanacaktır, İnşallah!
    Bu operasyonun diğer bir sebebi ise ,halkı Müslüman olan coğrafyanın ve özellikle Ortadoğu’da kaos, anarşi ve terörün batılı istikbarın plan ve projenin bir parçasıdır. Bu plan ve proje yerli işbirlikçilerin eliyle sürdürülmektedir.  
    Yemen halkı ;mazlum ve  mustaz’af bir halktır. Ama izzetli ve tarihi geçmişi çok uzun olan bir halktır. Onlar, Suudi hanedanı gibi yapay bir devler geleneğine sahip değillerdir.Bu nedenle sonuçta onlar ,yani Yemen halkı galib gelecektir.  
     Yemen Halkının bu savaşı kaybedeceğine dair bir endişem yoktur. Allah’ın izniyle ve Allah’ın gaybi yardımlarıyla mutlaka kazanacaklardır. Benin endişem; savaş sonrası inkılabi bir ekibin olup olmadığıdır. Eğer o çekirdek kadro varsa ve rehavete düşmezlerse, yani dünyaya meyletmez ve düşmanlarından daha uyanık ve akıllı olurlarsa başarılarını sürdürebilirler. Aksi takdirde dökülen kanlar heba olur gider.  
     Emperyalist medya ve onların yerli uzantıları ,Yemen’de ki halk kıyamını ,Husi ya da  Zeydi hareketi olarak sınırlandırıp konuyu çarpıtmak istiyorlar. Oysa ,Yemen’de ki kıyam ,bir halk hareketidir. Mazlumların müstekbir zalimlere karşı bir haykırış hareketidir. Bu kıyamın adı; Ensarullah Hareketi’dir. İran misali bir önderlik olmazsa da samimi, izzetli Yemen halkının feryadıdır. Baldırı çıplakların zulme ve zalimlere karşı başkaldırışlarıdır. Hak ile batılın mücadelesi ve de mazlumiyetin istikbar ve işbirlikçilerine karşı direnişidir. Vahdetin inhirafçılara, fesatçı bozgunculara karşı kurtuluş gemisidir. Yemen’de ki bu kıyam ,şeytani güçlere karşı Rahmani bir başlangıçtır. Bu kıyam, deccaliyet sistemine karşı ,Sur-a üfürülüştür. Bu ses, vakar ve izzetin; mutluluk ve muhabbetin kardeşçe paylaşanların gür  sesidir. Bunun içindir ki, emperyalist medya Yemen’i gündemlerinden çıkardılar. Onun içindir ki, onursuz siyasetçiler Yemen ile meşgul değiller.  
    Kişi sevdiği ile haşr olacaktır. Biz, izzetli  mazlumdan, ezilenlerden ve zalimlere karşı kıyam edenlerden yanayız. Onların onuru, bizim onurumuzdur. Onların feryadı, bizim feryadımızdır. Onların yarası ,bizi yaramızdır. Onların sevinci ,bizim sevincimizdir. Onların elemi ve ızdırabı, bizim elemimizdir.Bizler, onlarla bir vücudun azaları gibiyiz.Hak ve haklılar muhakkak  galip geleceklerdir. Çünkü hak geldiği zaman batıl yok olmaya mahkumdur. Zira asır mazlumların zalimlere karşı galip geleceği asırdır. İstikbar ve zalimler bilsinler ki ,Yemen halkının kıyamı, ülke nüfusunun % 40’ını meydana getiren Husi’lerin kıyamı değil. Bugün her Yemen’li ,Batı emperyalizmine ve istikbarına; onların yerli uşaklarına karşı bir Husi ve Ensarullah’tır!
    Ey Yemen halkı! Ve ey müslümanlar! İlahi müjdeye bir kez daha kulak verin. Alemlerin Rabbı olan Allah Tebareke ve Teala : Gevşemeyin üzülmeyin. Eğer iman etmişseniz üstün gelecek olanlar sizlersiniz (Ali İmran 3:139).  
    Eğer bir yara aldıysanız  o ( zalimler) de benzer bir yara almıştır. İşte o günleri biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu Allah’ın iman edenleri belirtip ayırması ve sizden şahitler edinmesi içindir. Allah zulmedenler sevmez. (Al-İmran 3: 140)
    (Ve yine bu) Allah’ın, iman edenleri arındırması ve inkar edenleri yok etmesi içindir. (Ali İmran 3:141)
    Yoksa siz, Allah, içinizden cihat edenleri belirtip ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız(Ali İmran 3:142)
    Ey iman edenler, eğer inkar edenlere itaat ederseniz sizi topuklarınız üzerinden gerisingeri çevirirler. Böylece büyük hüsrana uğrayanlara dönersiniz (Ali İmran 3:149)
     Hayır, Sizin Mevlanız ,Allah’tır. O yardım edenlerin en hayırlısıdır (Ali İmran 3:150)
     Allah’ın Salat ve Selamı; Resulallah’a(s.a.a), O’nun Ehlibeytine (a.s), Muntezir olan Kaim’e(a.f) ve onlara  itaat edenlerin üzerine olsun !
Comment