0
Saturday 23 December 2023 - 12:21

Annemin renkli bohçası - Türkçe

Ahmet Muhtar
Story Code : 1104316
Annemin renkli bohçası - Türkçe
               
 
        Rahmetle andığım anne ve babam, Ebu Hanife’yi taklit eden Ehl-i Sünnet mensuplarıydı. Okuma yazması olmayan, ümmi kimselerdi. Bildikleriyle amel eden samimi insanlardı. İsrafı sevmezlerdi. Hayır yapmayı severlerdi. Babam iki, annem bir hac yaptı. Babam, babaannem için bir hac ifa etmişti. Dedem ise, Yemen’de zalim İngilizlere karşı savaşırken, orada şehit oldu ve babam, yetim olarak büyüdü.
        Annem, hemen hemen her akşam ölenleri adına, yemeklerinden bir tabak dolusunu bir fakire gönderirdi. Bu, onlarda güzel bir adetti.
        Annem, eskimiş güzel renkli bezleri bir çıkına koyar, sonra onları büyük bir özen ve göz nuruyla renkli bir seccade veya bir bohça olarak dikerdi. Onların zamanında, kıymetli eşyalarını saklayacak ya da fazla elbiselerini koyacak elbise dolabı, sandık gibi şeyler yok gibiydi. Onun için bohça, bir muhafaza sembolüydü. Kenara koydukları üç beş kuruşlarını ve diğer ziynet eşyalarını; elbiselerini onda saklarlardı. Bu nedenle, annemin renkli bohçası, hafızamda yerini korudu.
        Uzun bir kıyamın sonunda, Nebi Ahmed (s.a.a.)’in vefatından sonra bir ilk olarak, Humeyni (r.a.)’nin rehberliği, fedakâr mazlum İran halkının desteği ve Allah’ın gaybî yardımlarıyla iki bin beş yüz yıllık şahlık rejimini, tarihin kirli çöplüğüne gömdü. Rehberin deyimiyle “Büyük Şeytan Amerika”, İblis İngiltere, diğer Batı ülkeleri ve onların halkı Müslüman olan yerli uşaklarının bütün engellemelerine rağmen İslâm İnkılabı gerçekleşti. Rehberin kıyamı, bütün dünyayı etkiledi ve insanların derin uykudan uyanmasına vesile oldu. Batı, onu çok iyi tanımasına rağmen, yerli uşaklar, onu ve inkılabını tanımak istemediler. Halklarını, Şiilik propagandasıyla aralarına bir set çektiler. İmam Ali’nin beyan ettiği gibi : “İnsanlar, (din, ahlâk ve amel konusunda) babalarından daha çok, yöneticilere benzerler.” Bunun için âlemlerin Rabbi şöyle beyan ediyor:
        Ne zaman onlara: “Allah’ın indirdiklerine tâbi olun” denildiğinde, onlar: “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız/tâbi oluruz” derler. Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulmamış idiyseler? (Bakara 2: 170, A’râf 7: 28)
        Aslında onlar, Allah’ın ne demek istediklerini çok iyi biliyorlardı. Ancak sömürü dünya düzenlerinden vazgeçmek istemedikleri için böyle diyorlardı.
        Halkı Müslüman olan coğrafyalarının tağutları da İnkılabın hedefinin şuurunda idiler. Ancak Emevilerin kirli mirasından ve Batı emperyalizminin işbirliğinden vazgeçmek istemiyorlardı. Çünkü saltanatlarının gereği buydu. Bu nedenle, halkları ve İran İslâm İnkılabı arasına büyük bir sed çektiler.
           Rehber ve basireti açık kadrosu, Ehl-i Beyt mektebinin sadık izleyicileri olarak zalimleri ve işbirlikçilerini çok iyi tanımışlardı. Sabırla ve kararlı olarak Irak, Yemen, Suriye, Lübnan’da Hizbullah’ı, Filistin de Hamas ve İslâmi Cihad gibi kuruluşlarla Hilâl Coğrafyasını inşa ederek, zalimlerin tuzaklarını, Allah’ın izniyle bozarak, annemin renkli bohçası gibi, farklı renklerden, mezheplerden, coğrafyalardan bir bohça ortaya koydu. Ehl-i Sünnetin büyük bir kesimi, bunu içlerine sindirmedikleri için inatla atalarının ve zalim emperyalizmin işbirlikçi ulusal yöneticilerden hâlâ vaz geçmediklerine şahit oluyorum! Dünya uyanıyor; ama atalarının kadim mirasını terk etmeyen, mustaz’af bırakılmış mazlumlara acıyorum. Basireti kör, kulakları sağır ve kalpleri damgalanmış, fıtratları bozulmuş olan size, size sesleniyorum! Kendinizi ve zincirlere vurulmuş bikesleri hür kılın! Siz istemeseniz de, Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır!(Saff 61: 8)
       
 
 
Source : İslamtimes
Tagged
islam İnkilab
Comment