0
Wednesday 23 August 2023 - 13:11

SARMAŞIK - Türkcə

Story Code : 1077581
SARMAŞIK  - Türkcə
                                              SARMAŞIK        
             Allah, Tebareke ve Ta Ala kur’ an-ı mescit’ de mealen şöyle beyan buyuruyor:
Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler (topluluklar) olmasın. Biz kitap’ da hiçbir şeyi eksik bırakmadık, sonra onlar rablerine toplanacaklardır. ¹
        Allah Tebareke ve Teâlâ, her cinsi yani her topluluğu birer ümmet ve her ümmeti de kendi içinde güzel kılmıştır. Fıtratları itibariyle bunlar Allah’ın latif isminin birer tecellisidir. Mesela aslan heybetli ve alımlı güzel bir hayvandır. Ancak ceylanı kovalarken o mazlumun can havliyle sıçrayışlarını görünce nefretim kabarıyor da kabarıyor. Gerçi bu da ilahi cilvelerden bir cilvedir, bu nedenle zorumuza gitmemesi gerekir, ancak bir an tefekkürden yoksun olmamız ve hislerimizin tesirinde kaldığımız da bir gerçektir.
        İşte yaratılan bu türlerden birisi de sarmaşıktır. Sarmaşığın birçok türü olmasına rağmen, yabani sarmaşığı coğu yerde görmek mümkündür. Sarmaşık, bostan ve bahçelerde domates, hıyar, soğan, biber, maydanoz ve benzeri sebzelerle biter. Sarmaşığın beyaz, mor, pembe, kırmızı renga renk çiçekleri ile insanı adeta büyüler. Sarmaşık koyun, keçi ve diğer büyük baş hayvanların yiyip hoşlandığı güzel ve sevimli bir bitkidir. Sonra o bize süt, yağ, yoğurt ve peynir gibi lezzetli ürünler olarak soframızda bize döner. Bizler de onları büyük bir zevk ve iştahla yiyip tüketiriz.
        Sarmaşığın tabiatından olsa gerek ki o, yeşerdiği yerde rahat durmaz durur. Sağa sola saldırır, boy atar durur; domates, biber, kabak ve bamya gibi ürünlerin fidelerine doğru uzanıp, sarmalar durur. Adeta onları kuşatır, onların hayat hakkını elinden almaya çalışır, durur. Hele hele onun sebze fidelerini sarmalayıp üstlerinde boy atınca sağa ve sola yayılınca o mazlum fideyi mahkum eder. Fideler ne kadar boy atmaya gayret gösterse de sarmaşık daha boy verir ve onu sarmalar. Amacı, onu kendisine bağımlı kılmaktır. Yapabilse, ona hiç hayat hakkı tanımayacak. Sonunda fideler onunla beraber yaşamaya mecbur kalırlar.
        Sarmaşıkla beraber, sebze fidelerinin kenarında, sağ ve solunda boğa otu da bitiverirse sebzelere hayat hakkını hiç tanımazlar. Fidelerin rengi sararıp solar; sonra yapraklar boyun büker. Ama yine de onlarla beraber yaşamlarını sürdürürler. Ta ki insanoğlu onlara müdahale edene dek! ...
        Ümmet olarak, cins olarak; insanoğlunun dışındaki tüm ümmet ve türler, kendi cinslerine ender düşmanlık ederler. Ancak insanoğlu böyle değil, o, en çok kendi türüyle savaş halindedir. Kendi nefsi arzularını tatmin etmek için her türü zulmü acımasızca kullanıp tüketmektedir. Hakeza menfaatine zarar veren her türe karşı da acımasız savaş açmış durumdadır. Aslında bu, insanoğlunun sonunun bir sonucudur.
Hâlbuki geçmişte insanoğlu tek bir ümmeti. Allah, Tebareke ve Teâlâ kur’ an-ı Kerim’de mealen şöyle beyan ediyor:
        İnsanlar tek bir ümmeti, Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak nebileri gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kâtiplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirilerine karşı olan (azgınlık ve kıskançlıkları) yüzünden anlaşmazlığa düştüler, o (kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir.² Eğer insanoğlu müjdeleyici olan uyarıcıya ve kitaplara tabi olmuş olsalardı, muhakkak insanlar arasında savaş, sömürü, ezen ve ezilen asla olmayacaktı. Ve
eğer insanlar, nebilerin ve nebi varislerinin hak olan kitaba göre hüküm verdiklerine itaat etmiş olsalardı, insanlar birbirilerini asla kıskanmayacaklardı. Eğer insanlar nebilere ve onların varislerinin adaletine teslim olmuş olsalardı katiyyen fakir, köle, mazlum ve mustez’af olmayacaktı. Her yerde, her zeminde adalet ve eşitlik olacaktı. Zülüm, kan, gözyaşı, ezen ve ezilen;  sömüren ve sömürülen asla olmayacaktı. Her yer ve mekânda eşit bir paylaşım olacaktı. Muhakkak ki, coğrafi sınırlar hiç olmayacaktı. Yeryüzü herkesin istifadesine sunulacaktı. Öldürücü silahlar asla olmayacaktı. Her yer ve mekân emin bir belde olacaktı. Zülüm sarayları asla olmayacaktı. İnsanlar kardeş olacaktı. Her hak sahibi hakkı verilecekti ve her hak sahibinin söz hakkı olacaktı.
        Ancak bu ilâhî, nebevi ve insanî güzellikleri hazmedemeyen kıskanç azgın zorbalar; iblis ve şeytan mizaçlılar;  mele ve tağutlar; bel’am ve müstekbir olan zalim çeteler kol kola girdiler. Elbirliğiyle yeşil ve beyaz saraylar diktiler. Tıpkı sarmaşık ve boğa otu misali, insanları sarmaladılar. Mazlum mustaz’af bikeslerin hayat hakkını gasp ettiler. İnsanlar arasında ihtilaf çıkararak kamplara ayırıp çatıştırdılar. Saltanatları ve gururları uğruna savaş ve sömürüyü huy edindiler. Vahşeti, yırtıcılığı ve zorbalığı izzet(!) sandılar. Her türlü medyayı kullanarak, hile, güç ve haksız sermaye ile halkları ve tüm insanoğlunu eze eze sömürdüler. Her mekânı talan ettiler. Mazlumları köleleştirmek için gayri ahlaki eğlence mekân ve tuzakları kurdular. Kadını bir meta olarak kullandılar. Bu zalim işbirlikçi çeteler, ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerini berberce tüketip talan ettiler. Bu zalim işbirlikçi çeteler, insanları ırk, din ve coğrafi kamplara ayırdılar. Sonra birbirleriyle çatıştırdılar. Birbirlerini acımasızca öldürürlerken zalimlerin saltanatları uğruna çatıştıklarının şuurunda bile olmadılar. Bu zalimler çetesi saraylarda aldatılmış dilberlerle hayat sürdürürlerken, zevk ve sefa kokteyllerde kadeh tokuştururlarken ezilen mazlumlara sahte din, eşitlik, hürriyet, adalet naraları attılar ve mazlumları bu içi boş söylemlerle ahmaklaştırıp oyaladılar.
        Bu zalim yobaz çeteler, mazlumların haklarını gasp ederek onların mustaz’ af bırakarak saltanatlarını sürdürdüler, hem de mazlumların omuzlarına basa basa yol kat ederek yüksldiler. Bu zalim şebeke, mazlumlara, fakirlere, işçi ve köylüye her türlü sömürü  ve zulmü reva gördüler.
        Ey mazlumlar! Bu zalim çetelerin saltanatları, elbette ebediyete kadar sürmeyecektir. Ağlayan göz yaşlar elbette bir gün dinecek ve İlahi Sünnetullah muhakkak gerçekleşecektir.  İnsanoğluna verilen ilahi müjde şudur:
        Yemin olsun, biz zikir’ den sonra Zebur’ da “şüphesiz Arz’a Salih kullarım varisti olacaktır.” Diye yazdık.³
Bu Salih kul, Ehil-i Bayt (a.s) den olan muntazır Mehdi (a.s) ve onun şanlı askerleridir. Ne mutlu o Salihlere! Ve selam olsun onun için cihat edenlere!
        Ahmed MUHTAR
       20 Ağustos 2023
                    ANKARA
  1. En’am 6: 3
    Bakara 2: 213
    Enbiya 21:105)

 
                                        NEBİLERİN ORTAK VASIFLARI
  Nebilerin, resullerin ve onların varislerinin tümü alla Teala tarafından korunmuş kimselerdir.
1-kuldurlar 1,2
2-onlara kitap verilmiştir.( veya varislere kitap ilmi) 3, 4, 5,6, 7, 8, 9, 10
3-onlara ayetler verilmiştir. 11, 12, 13
4-onlara beyineler( acık deliler, belgeler 14,15, 16
5- alla onlara bilmediklerini öğretti. 17
6-onlara mizan verilmiştir. 18
7-onları rahmet ve fazl kaplamış sapmazlar 19,20)
8-ruhu’l Kudüs ile desteklenmişlerdir. 21, 22, 23
9-onlara Furkan verilmiştir  24, 25
10-onlara hikmet verilmiştir. 26, 27, 28, 29, 30
11-onlara hüccet verilmiştir. 31
12-onlara hüküm ve mülk verilmiştir. 32, 33, 34, 35
13-onlara hidayet verilmiştir. 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42
14-onlara ilim verilmiştir.43, 44, 45, 46
15-onlar hakla gelmiştir.47, 48
16-onların hepsi indirilen kitapların bilgilerine sahiptir.49, 50, 51
17-sıratı müstakimdedirler(dosdoğru yoldadırlar) 52, 53
18-vahyi alırlar 54, 55, 56
19-zikir ehlidirler 57
20-temizlenip, arındırmışlardır 58, 59
21-onlar şahiddirler(her olayda hazırdırlar) 60, 61
22-zulmetten nura(yanlışlardan doğrulara) götürürler 62
23-esirgenmişlerdir 63
24-hayırlılardır 64
25-kerimdirler 65, 66
26-salihlerdendirler67, 68, 69, 70, 71, 72, 73
27-musindirler(iyilik,güzelik ehlidirler)74, 75, 76
28-misakları alınmış kimselerdir77, 78
29-onlar müjdeci ve korkutucudurlar 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85
30-nimet verilmişlerdir 86, 87, 88, 89
31-onlar nurdurlar 90
32-seçilmişlerdir 91, 92, 93, 94
1:(Meryem 19:30),2 :(zuhruf 43:59), 3:(hadid 57), 4:(bakara 2:97,151,213), 5:(al-i İmran 3:3,48,79,81), 6:(nisa 4:54,113), 7:(Maide 5:110), 8:(en’am 6:89), 9:(isra 17:2,16,4), 10:(ankebut 29,27), 11:(bakara 2:99,151,213), 12:(al-i İmran 3:164), 13:(İbrahim 14:5), 14:(bakara 2: 87, 253), 15:( al-i İmran 3:184), 16:(hadid 57:25), 17:(nisa 4:113), 18:(hadid 57:25), 19:(nisa 4:113), 20:(neml 27:16), 21:(bakara 2:87), 22:(Maide 5:110), 23:(şura 42:52), 24:(bakara 2:53), 25:(al-i İmran 3:4), 26:(bakara 2:129,151), 27:(al-i İmran 3:48,81,164), 28:(nisa 4:54,113), 29:(Maide 5:110), 30:(en’am 6:89), 31:(en’an 6:83), 32:(al-i İmran 3:79), 33:(şuara 26:83), 34:(kasa 28:20), 35:(sad 38:20), 36:(bakara 2:38), 37:(al-i İmran 3:4), 38:(en’am 6:84, 86,88,90), 39:(tevbe 9:33), 40( isra17:2), 41:(Meryem 19:58), 42:(zümer 39:36-37), 43:(bakara 2:120,145), 44:(al-i İmran 3:61), 45:(neml 48:15), 46:(kasas 49:14), 47:(nisa 4:170), 48:(saf 61:9), 49:( al-i İmran 3:48), 50:(Macide 5:110), 51:(fussilet 41:43), 52:(en’am 6:87), 53:(şura 42:52), 54:(nisa 4:163,164), 55:(enbiya 21:7), 56:(ankebut46:9), 57:(enbiya 21:7), 58:(al-i İmran 3:164), 59:(ahzab 33:33), 60:(al-i İmran 3:81), 61:(nisa 4:41), 62:(İbrahim 14:5), 63:(Yusuf 12:53), 64:(saad 38:48), 65:(zuhruf 43:59), 66:(duhan 44:17), 67:(bakara 2:130), 68:(al-i İmran 3:46), 69:(en’am 6:85), 70:(enbiya 21:72), 71:(mü’minun 23:51), 72:( şuara 26:83), 73:(ankebut 29:27), 74:(en’am 6:84), 75:(Meryem 19:51), 76:(sad 38:46), 77:(al-i İmran 3:80-81), 78:( ahzab 33:7), 79:(bakara 2:119,213), 80:(nisa 4:165), 81:(en’am 6:48), 82:(araf 7:188), 83:(kehf 18:56), 84:(fatır 35:23-24), 85:(ahkaf 46:9), 86:(Fatiha 1:5-7), 87:(Macide 5:110), 88:(Meryem 19:58), 89:(zuhruf 43:59), 90:(şura 42:52), 91:(bakara 2:130), 92:(al-i İmran 3:33,45), 93:(Meryem 19:58), 94:(38:47),                                                                                                                                 
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      
33-sadık (doğru sözlüdürler) 1,2
34-adalet sahibidirler 3
35-alemlerden üstündürler 4,5
36-basiretlidirler 6
37-bilmediklerinizi öğretirler 7
38-emin(güvenilir)dirler 8,9,10,11
39-bilmediklerini Allah öğretir 12,13
40- onların velileri ve yardımcısı Allah ‘tır 14,15
41-onlar teslim olmuş kimselerdir 16
42-muhlesler17
  
          Birkaç sıfatın dışında bütün nebi ve resuller aynı sıfatları taşırlar. Mesela resullulah (s.a.a) “rahmetelil alemin olarak gönderilmiştir. Bu sıfat yalnız ona aittir.
Ekseri konularda aynı sıfatları taşırlar. Ama bazı sıfatlar bazılardan öne çıkmışlardır. Eğer bazı sıfatlar bir nebi veya resulde zikredilip diğer nebi de o sıfat zikredilmiyorsa bu sıfat o nebide yoktur anlamı cıkmaz, imamlar içinde bu böyledir.
Nebiler, resuller ve vasiler Allah’ın koruması altında masum insanlardır. Bunların Allah’ın koruması altında olduklarına dair birkaç ayet mealini vereceğiz, inşallah:
Özellikle insanı yanıltan ya ilimsizlik, ya nefis yada şeytan dediğimiz iblistir.
  1. Zuleyha olayında Yusuf(a.s):
Ben, nefsimi temize çıkarmam. Çünkü gerçekten nefis- rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz benim rabbim, bağışlayındır, esirgeyendir.18 yemin olsunkadın onu arzulamıştı,- eğer rabbinin kesin delili (hurhan) ‘ını görmeseydi_ oda (Yusuf da ) onu arzulamıştı. Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için( ona delil gösterdik).çünkü o muhlis kullarımızdandır.19
2-iblis yada şeytan ile ilgili olayda iblis ilahi dergahtan kovultuktan sonra dedi ki: “ rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık yemin olsun, ben de yeryüzünde onlara,( sana isyan etmeyi ve dünya yı onlara) süsleyip—çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp—saptıracağım” 20,21
“ancak onlardan muhlis olan kulların hariç” 22.23
“ (Allah ) dedi ki: işte bu bana göre doğru yoldalar” 24
“şüphesiz, kışkırtılıp—saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur.”25
Onlar( nebiler, resuller, ve vasiler), sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir.”26
“Benim kullarım, senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün(hakimiyetin) yoktur. Vekil olarak rabbin yeter.”27
Resulullah (s.a.a)’in ehl-i beyt(a.s) la ilgili olarak mealen şöyle buyuruyor Allah Teala :
… ey ehl-i beyt! Allah, sizden ancak kiri(rics) gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister. 28,29,30
3-Hidayetle ilgili olarak Allah Teala, nın nebilerin masumiyeti için şöyle buyuruyor:
Allah  kimi de doğru yola (hidayete) iletirse, artık onun hiçbir saptıracak yoktur. Allah mutlaka galip ve intikam alıcı değildir. 31
1-(Meryem 19:41), 2-(ahzab 33:8), 3-(hadim 57:25), 4-(al-i İmran 3:33), 5-( en’am 6:87), 6-(sad 38:45), 7-(bakara 2:151), 8-(al-i İmran 3:107,125,143,162,178), 9-(şuara 26:107,125,127,143), 10-(kasas 28:31), 11-(duhan 44:18), 12-(nisa 4:113), 13-(haşr 59:7), 14-(bakara 2:120), 15-(Furkan 25:31) 16-( Maide 6:44), 17-( saffat 37:160,169,), 18-(Yusuf 12:53), 19-(Yusuf 12:24), 20-(hicr 15:39), 21-(sad 38:82), 22-( hicr 15:40), 23-(sad 38:83), 24-(hicr 15:41), 25-(hicr 15:42), 26-( hac 22:24,52), 27-(isra 17:65), 28-( ahzab 33:33), 29-(abese 24:31), 30-(ahzab 33:59), 31-(zümer 39:37) 
 
 
                                                              ŞEFAAT           
       Şefaat, “ ş-f-a kökünden gelir.     
Şefaat, şefaat etmek, kayırmak anlamındadır. Kur’ an-ı kerim’de mealen, alla Tebareke ve Teala şöyle buyuruyor:  “onun izni olmadıkça o’ nun katında kim şefaat edebilir.?”  1
Bir kimsenin, iyi veya kötü bir işten başkasına yardımcı olması halinde, mükafat veya ceza hususunda ona ortak olacağı şu ayette bildirilmektedir.
Kim, güzel bir aracılıkla(şefaatla) aracılıkta  (şefaatte) bulunursa, ondan kendisine bir hisse vardır; kim kötü bir aracılıkla(şefaatle) aracılıkta bulunursa, ondan da kendisine bir pay vardır. Allah her şeyin üzerinde koruyucucdur.2
Ayetten gecen şefaatin, başkasına iyi veya kötü bir çığır açan kimse neticeden ortaktır.
Müşriklerin,kafirlerin, münafıkların, zalimlerin, dalelete düşenlerin, sapık bir fikre sahip olanların, kısacası hakkın dışında olan kimselerin dünyada birileri, birilerine şefaat edebilirler. Bu dünyada bu çok yaygındır. Sanki aracısız iş gürmek mümkün değildir. Her yerde bir aracıya, bir şefaatçıya gerek duyulmaktadır. Bu da zulme sebeb olmaktadır. Bunun için huzursuzluk, güvensizlik had safhadadır. Bu gibi şefaat sadece bu dünyada da gecerlidir. Onların  berzahta ve ahrette şefaatçı değillerdir. Allah Tebareke  ve Teala  onların bu dünyadaki şefaatleri nedeniyle ağır bir azaba düçar edecektir.
Mü’min, Müslüman ve muttakilere şefaat edenler, hem bu dünyada, hem berzah aleminde ve hem de ahrette ehl-i beyt (a.s)’in şefaati hem bu dünyada, hamda berzah aleminde ve hamda mahşerde Salih müminlere şefaat edeceklerdir. Bundan asla şüphe yoktur.
Ahrette kimlere şefaat edilmeyecek?
Birkaç ayeti kerime ile kısa bir açıklama yapalım: Allah, Tebareke ve Teala kur’an-ı mecid de anlamı itibariyle şöyle buyuruyor:
-İblisin bütün orduları..3 orada(ahrette) birbirileriyle çekişip tartışarak derler ki: 4  yemin olsun Allah’a biz bir sapıklık içindeymişiz. 5
-Çünkü sizi ( dünyada iken ahrette şefaat edersiniz diye) alemlerin rabbiyle eşit tutuyorduk.6
-(zaten) biz suçlu- günahkarlardan başka saptıranda olmadı. 7
-  artık bizim için ne bir şefaatçi var,8 ne de candan yakın bir dost..8
-bizim bir kere daha (dünyaya gitmemiz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik 10
 yemin olsun, sizi ilk defa yaratığımız gibi (bügün de) teker teker yapayalnız bize (tekrar) geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten (dünyada) ortaklar olduklarını sandınız şefaatçilerinizi, şimdi yanınızda görmüyoruz. Yemin ederim, aranızdaki( bağlar) parçalanıp—koparılmıştır. Ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerdem uzaklaşmıştır.( sizleri yapayalnız bırakmışlardır.) 11     
(hele) dinlerini bir oyun ve eplence edenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla  (kur’an’la , ehl-i beyt ile) hatırlat’ki ,bir nefis, kendi kazandıklarıyla helake düşmesin,( böylesinin) Allah ‘tan başka ne bir velisi, nede bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar su ve acıklı bir azab vardır.12
(Ey rasul) onları,yaklaşmakta olan güne karşı uyarıp- korkut; o zaman onlar- kahırlarını yutkunup dururlarken- eller gırtlaklara dayanmıştır.( artık o ölüm anından itibaren) zalimler için ne yakın koruyucu bir dost , ne de sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.13
-Suçlu_ günahkarlar; 14  
-sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir? 15
-onlar “ biz namaz kılanlardan değildik” dediler.16
-yoksula da yedirmezdik.17
- (batıla) dalıp gidenlerle( beraber )bizde dalar giderdik.18
-(ayrıca) din gününü yalan sayıyorduk, sonunda yakın gelip bize çattı.19
Artık,(dünya geride kaldı.) şefaat edenlerin şefaati olanlara bir fayda sağlamaz 20   
1-(bakara 2:255), 2-(nisa 4:85), 3-(şuara 26:95), 4-(şuara 26:96), 5-(şuara 26:97), 6-( şuara 26:98), 7-(şuara 26:99), 8-( şuara 26:100), 9-( şuara 26:101), 10-(şuara 26:102), 11-(en’am 6:94), 12-( en’am 6:70), 13-(mümin 40:18), 14-(müddessir 74:41), 15-(müddessir 74:42), 16-(müddessir 74:43), 17-(müddessir 74:44), 18-(müddessir 74:45), 19-(müddessir 74:46,47), 20-(müddessir 74:48)                             
 
Onlar, onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unuttular, diyecekler ki; “gerçekten rabbimizin resulleri bize hakkı getirmişlerdi,( biz o hakka uymadık) şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak.” Gerçek  şu ki onlar, kendilerini hüsrana uğratmışlardır,( dünyada) uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır. 1
(müşrikler meleklere taparlardı ve kendilerine şefaat edeceklerini zannettikleri için) dediler ki; “rahman çocuk edindi” O, ( bu gibi şeylerden) yücedir.
-Hayır, onlar (melekler) ikrama layık görülmüş kullardır. 2 onla( size) şefaat de etmezler; hoşnut olanından başka..3
-O’dur ki, gökte de ilah’tır, yerde de ilah’tır. O hakimdir, bilendir.4
-O’dan başka yalvardıkları (türbe ve benzeri) şeyler, şefaate sahip değillerdir.. 5
Yoksa Allah’tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki; “ ya onlar hiçbir şeye malik değillerse ve akıl da erdirmiyorlarsa? 6
Allah’ı bırakıp kendilerine zarar veremeyecek, yararı da dokunmayacak şeylere kulluk ederler. Ve “ bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir,” derler.
Deki; “ siz Allah’a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzak ve yücedir. 7
  • Ey israiloğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir vakit) alemlere üstün kıldığımı anın.8 ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği hiç kimseden bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınamayacağı ve yardım görülmeyeceği günden sakınıp korkun. 9
    Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O’ na döndürüleceksiniz.10
    ben, O’ndan başka ilahlar edinir miyim ki, rahman, bana bir zarar dileyecek olursa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler.11
   ŞEFAATIN TÜMÜ ALLAH’INDIR.
(Ey resul !) de ki “ şefaatin tümü Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra o,na döndürüleceksiniz” 12
--.Göklerde ve yerde ne  varsa O’nundur. İzni olmaksızın O,nun katında şefaatte bulunacak kimdir.? 13
 Şüphesiz… O‘nun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz, işte rabbimiz olan Allah budur.14
Sizin O’nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçi olanınız yoktur.15
O gün, bir veli velisinden herhangi bir şeyle fayda sağlayamaz ve onlara yardımda da edilmez. ancak Allah’ın rahmet ettiği başka.16
KİMLER ŞEFAAT EDER?
(ey resul): bırak onları, kendilerine söylenen günlerine kavuşuncaya kadar ( dünyaya) dalsınlar, oynasınlar.17  o,ndan başka yalvardıkları şeyler, şefaat (yetkisin)’e sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik eden( masumlar) onun dışındadır.18
Rahmanın katında ahid almış (masum)’ların dışında şefaatte malik olamayacaklardır.19
O gün, rahman’ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.20
O’nun katında, kendisine izin verdiği kimsenin dışında şefaatçi yarar sağlamaz. 21,22,23
 Biz resullerden hiç kimseyi ancak Allah’ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah, tan bağışlama dileselerdi ve resul, de onlar için bağışlama dileseydi elbette Allah’ın tövbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı. 24
Onlara : “gelin Allah’ın resulü sizin için mağfiret dilesin, “ denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük tasmışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün. 25
… (ey resul); gerçek şu ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem müzmin erkek ve mümin kadınlar için mağrifet dile.( şefaat et) 26
 
MELEKLER ŞEFAAT EDERLER
Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri hiçbir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah’ in dileyip razı olduğu kimseye verildikten sonra başka.27
 
1-(Araf 7:53), 2-(enbiya 21:26), 3-(enbiya 21:28), 4-(zuhruf 43:84), 5-(zuhruf 43:86), 6-( zümre 39:43), 7-( yunus 10:18), 8-(bakara 2:47,122), 9-( bakara 2:48,123), 10-( Yasin 36:22), 11-(Yasin 36:23), 12-(zümer 39:44), 13-( bakara 2:255), 14-( yunus 10:3), 15-( secde 32:4), 16-( duhan 44:42), 17-( zuhruf 43:83), 18-( zuhruf 43:86),     19-( Meryem 19:87), 20-( taha 20:109), 21-(sebe 34:23),  22-(ahzab 33:33), 23-(vakia 56:77-79), 24-(nisa 4:64), 25-(münafıkan 63:5), 26-( Muhammed 47:19), 27-( necm 53:26)
 
 
 
--- arşı taşıyanlar, rablerini hamd ile tesbih ederler. O’na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret( şefaat) dilemektedirler. 1
KUR’AN ŞEFAATÇİDİR
 
Rablerine toplanacaklarından korkanları onunla (kur’anla) uyarıp korkut; onlar için ondan başka ne bir delil vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup sakınırlar. 2
Müslümanlar dünyada iken şunları yapsalar, yaptıkları şefaatcı olur.
Ey iman edenler, onda hiçbir alış—verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. (ki şefaat etsinler) 3
Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının. 4
 
Birkaç hadisle şefaatı bitirelim:
--- übeyy bin kab’dan rivayet edilmiştir: resulullah (s.a.a) buyurdu ki “ kıyamet günü olduğu vakit nebilerin imamı, hatibi ve şefaatlerinin sahibi benim.” 5
İbn-i Abbas’ dan rivayet edilmiştir; dedi ki … resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu : “ Allah’ın habibi (sevgilisi) benim, kıyamet gününde hamd sancağının hamili benim. Kıyamet gününde şefaati ilk kabul edilen benim. Cennetin (kapılarının) halkalarını ilk harekete geçiren benim ki Allah bana (cennet kapısının açacak ve beraberimde mü’minlerin fakirleri olduğu halde benim cennete sokacaktır. Ben geçmişlerin ve geleceklerin en değerlisiyim” 6
Abdullah b. Amr b. As’dan; resulullah(s.a.a) ; “ benim üzerime salavati şerife getirin. Çünkü; kim benim üzerime birkere salat okursa Allah’ta o salata sebebi ile o kimse üzerine on defa rahmet eder.
Sonra  benim için aziz ve celil olan Allah’tan vesileyi isteyin. Vesile cennette bir makamdır ki ona Allah’ın kullarından yalnız bir kul kavuşabilecek. O kimsenin de ben olacağını ümit ediyorum. Kim benim için Allah’tan vesileyi isterse, şefaatim ona iner, hak olur; buyurdu. 7
 
Cabir b. Abdullah’dan; rasullulah (s.a.a), “ kim ezanı işintince: yaşu tam davetin hazır namazın rabb olan Allah’ım, Muhammed(s.a.a)’e vesile ve fazileti ver, onu vaat ettiğin makamı mahmud’a gönder, derse kıyamet gününde onun için şefaatim hak olur; buyurdu. 8
 
1-(zumer 39:7), 2-(en’am 6:51), 3-(bakara 2:154), 4-( bakara 2:123), 5-( tirmizi, menkabe babları, c,6,5. 191, h. 3854 yunus emre yayınları, 1975—İstanbul),  6-( tirmizi menkabe babları c.6 s.194, h 3857 yunus emre yayınları 1975 istanbul), 7-(ebu davud, kitabu’s salat, c.1, s. 398, h.523, milli gazetesi yayınları, İstanbul 1983), 8-( ebu davud, kitabu’s salat, c.1, s 402, h. 529 milli gazetesi yayınları İstanbul 1983),
 
                             KUR’AN ‘DA RASULÜLÜLLAH VE EHİL-İ BEY-T( A.S.)
1-nebi(s.a.a) alemlere rahmet olarak gönderildi.
Biz seni ancak alemlere bir rahmet olarak gönderdik. 1 Nebi sizin için bir hayır kulağı ve sizden iman edenler için bir rahmettir. 2 bu ayette anlaşıldığı üzere nebi(s.a.a.) Müslüman, kafir, hıristiyan bütün insanlığa ta başlangıçtan, ebediyete kadar hatta ahrette bütün alemlere, alemlerde yaşayan her şeye rahmettir. Onun hürmetine bu alemlerde yaşayanlar alemlerdeki nimetlerden faydalanırlar. Velevki ona etmeseler bile!..
 
2-uhud ve hüneyde bazıları savaştan kaçtı. Rahmet gereği yumuşak davrandı. Allah’tan gelen rahmetten dolayı sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sen onlara kaba ve kati kalpli olsaydın, onlar etrafından dağılıp giderlerdir. 3
3-nebi en büyük ahlak üzerinedir. Şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzeresin/ahlaka sahipsin. 4
4- Nebi; rauf, rahim,azizdir.
Yemin olsun ki, nefsinizden( içinizden) size öyle bir resul geldi ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona pek zorlağır gelir. Sizin üzerinize pek-çok düşkün (aziz), mü’minlere karşı çok şefkatli ve haris(rauf) ve merhametlidir. 5                          5- nebi güzel bir örnektir.
Mn olsun, sizin için, Allah’ın ve hiret gününü umanlara ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın resülü’nde güzl bir örnek (model) vardır. 6
6-nebi sırat-ı müstakim üzeredir.
Sağırlara sen mi işittireceksin veya kör ve acık bir delalet(sapıklık) içinde olanlara sen mi hidayete ulaştıracaksın? 7 eğer biz seni alıp- götürsek, elbette onlaradan intikam alırız.8
O halde, sana vahydilene sımsıkı sarıl, çünkü sen sırat-ı müstakim(dosdoğru yol) üzerinesin.9
7-Nebiye fetih açıldı ve sırat-ı müstakimde hidayette.
Şüphesiz, biz sana apacık bir fetih açtık.10 ki Allah, senin gecmiş ve gelecek günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni sırat-ı müstakime hidayet etsin.11
Sırat-ı müstakim yeterli değil. Sırat-ı müstakim içinde hidayet menzilleri var. Bu menzilleri birbir katetmek kemaletın zirvesidir. Nimeti tamamlama ise imamet yani velayet nimetinin tamamlamasıdır.
8-nebi sahibinizdir
Allah ve resülü, bir işe hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine, arzusuna(hevasına) göre seçme hakkı yoktur. Allah’a ve resülü’ne isyan ederse(karşı gelirse) artık şüphesiz o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.12
(zira) de ki: “size sadece bir tek nasihat vereçeğim. “ Allah için ikişer ikişer ve teker teker kıyam ediniz, sonra düşünün(tefekkur ediniz). Sizin sahibiniz(de) bir delilik yoktur. O , yalnızca sizi şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır.” 13
9-Allah ve melekler nebiye salat ederler
Şüphesiz, Allah ve melekleri nebiye salat (özel rahmet) ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin. 14
Şüphesiz, Allah’a ve rasülü’ne eziyet ednlere: Allah, onlara dünyada ve ahrette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır. 15
10- nebi (s.a.a) bir hayır kulağıdır
Onlardan bazısı sadakalar(ın paylaşılması konusun)da sana dil uzatırlar, eğer onlardan kendilerine verilirse razı olurlar, kendilerine verilmediği zaman hemen gazaplanıp- kızarlar.16 içlerinden nebi’yi incitenler ve : “ O ( şunun ve bunun sözünü dinleyen bir kulaktır, diyenler vardır. De ki; “ O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah’a iman eder mü’minlere inanıp- güvenir ve sizden iman edenler için bir RAHMETTİR. Allah’ın rasülü’ne eziyet edenler ..onlar için acı bir azab vardır. 17
11- nebiye Furkan verildi
-alemlere uyarıcı olsun diye, kuluna furkan’ı (hak ile batılı ayırt edeni) indiren( Allah veya ruhul emin) ne mübarektir.(yücedir)18  De ki ; “ onu, göklerde ve yerde gizli- sırları bilen indirmiştir. Şüphesiz O , çok bağışlayandır ve sürekli merhamet edendir.19
12-nebi müjdeleyici ve uyarıcı
Ey nebi, gerçekten biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.20.21.22.23.24.25.26.27.28,
biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.
1-(enbiya 21:107), 2-(tevbe 9:61), 3-(al-i İmran 3:159), 4-( kalem 68:4), 5-(tevbe 9:128), 6-(ahzab 33:21), 7-(zuhruf 43:40), 8-(zuhruf 43:41), 9-( zuhruf 43:43), 10-(fetih 48:1), 11-(fetih 48:2), 12-(ahzab 33:36), 13-(sebe 34:46), 14-(33:56), 15-(ahzab 33:57), 16-(tevbe 9:58), 17-( tevbe 9:61), 18-( Furkan 25:1), 19-(Furkan 25:6), 20-(ahzab 33:45), 21-(fetih 48:8), 22-(ahkaf 46:9), 23-(Yasin 36:6), 24-(Maide 5:19), 25-(hicr 15:89), 26-(Furkan 25:56), 27-(araf 7:188), 28-(hüd 11:3), 29-( sebe 34:28)

13 nebi nur saçan bir kandil
Ve (Allah) kendi izniyle Allah’a çağıran (bir davetçi) ve nur saçan bir kandil olarak(gönderdik)1 şüphesiz biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak hak(kur’an) ile gönderdik. Sen cehennemin ashabından sorumlu değilsin 2 şüphesiz, biz seni, hak ile bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, (onların) içinde bir uyarıcı gelip- geçmiş olmasın 3
14-şüphesiz biz seni bir şahid …. Olarak gönderdik.4.5.6
15- nebi sırat-ı müstakim üzere
Yemin olsun hikmetli kur’an’a7, şüphesiz sen, gönderilenlerdensin8, sırat-ı müstakim(dosdoğru yol)üzerinde(sin) 9
16-nebi hevasına- arzusuna göre konuşmaz
Battığı zaman yıldıza yemin olsun10, O hevadan(kendi istek, arzu ve düşüncesine göre) konuşmaz11 O(nun söyleyip –konuştukları) yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.12
17- nebi rabbinin en büyük ayetlerinden bazısını, miraçta gördü bir kısmını ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulumu bir gece mescid-i haram’dan etrafını bereketlendirdiğimiz mescid-i aksa’ya götüren O, her eksiklikten uzaktır. O, işitendir, görendir.13,14
İnen-çıkan; battığı zaman yıldıza yemin olsun.15 O hevadan(kendi arzu ve düşüncesine göre) konuşma16(konuştuğu) ancak ona vahyoluna vahyidir.17 Ona şiddetli kuvvet sahibi öğretti.18 (ki O,) görünümüyle çarpıcı bir görünüme sahiptir.19 O en yüksek bir ufuktaydı.20 sonra yaklaştı ve daha da yaklaştı.21 (ikisi arasındaki mesafe) iki yay kadar veya daha yakınlaştı,22 böylece kuluna vahyettiğini vahyetti,23 gördüğünü gönlü yalanlamadı24 , Onu önceden bir defa daha görmüştü25 sidretü’l münteha’nın yanında26 me’va cenneti de onun yanındadır.27 sidreyi örten(nur) örtüyordu28 gözü, ne(bir şeye) meyledip kaydı, ne de (haddi) aştı29 O rabbinin en büyük ayetlerinden bazısını gördü30
18- nebi onlar arasında olduğu müddetçe azab inmez
Sen onların içinde olduğun sürece Allah, onları azablandıracak değildir. Onlar Allah’ta bağışlama diledikleri sürece de Allah onları azab edecek değildir.31
19- kölelik ve kulluk zincirlerini kıran ve hürriyete kavuşturandır.
Ümmi rasul ve nebi… onlara marufu(iyiliği) emreder, münker(çirkinliklerden, kötülükler)den onları men eder; onlara temiz şeyler helal kılar, habis(kötü, çirkin) olanları harama kılar ve onların üzerindeki ağırlıkları, meşakkatleri ve sırtlarındaki çile zincirlerini kaldırır. Atar ona inanan ona hürmet eden, ona yardım eden onunla beraber indirilen nura uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler sadece onlardır.32
20- nebi bütün insanlara gönderilmiş bir resuldür.
De ki; ey insanlar! Şüphesiz ben, Allah’ın sizin hepiniz için(gönderilen) rasülü’yüm. O ki göklerin ve yerin mülkü ve ,hükümranlığı kendisinindir. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O hem diriltir, hem öldürür. O halde Allah’a ve O’nun sözlerine inanan, ümmi rasül ve nebiye’de inanın. Ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.33
NOT: ümmi rasulullah’ın okuma yazma bilmediğini ifade etmez ümmi, rasulullah’ın ümmü’l kura olan mekke’ye mensup olduğunu, yani Mekke halkından olduğunu ifade eder. Ümmü’l kura, “ ana şehir “ anlamındadır ve mekke’nin özelliklerinden biridir. Bu nedenle yukarıdaki ayet şöyledir “ Mekkeli rasül ve nebi’ye uyanlar”
Diğer bir ihtimal ise “ümm”e yani “ana” ya mensuptur. Yani” ümmi” anadan doğduğu gibi olan ve hiç kimseden ders almayan kişiye denir. Bu özelliği ile resulullah’ın okuma yazma bilmediğini anlamını taşımaz. Zira rasulullah, Tebareke ve Teala ‘nın öğretmesiyle bütün dilleri biliyor ve tüm ilahi kitapları yazılan dilde okuyordu.
21-nebiye zikr verildi ve zikir’den okuyorlar
Musa(a.s.) ile ilgili ayetlerden sonra şöyle buyuruyor; sana geçmişlerin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphesiz tarafımızdan sana zikir verdik.34  58.nci ayetten önceki ayetlerden ve hikmetli zikr’den okuyoruz.35
22-Nebiyi Gayb’ten haberdar ediliyor
Biz kur’an-ı, vahyederek kıssaların( geçmiş milletlere ait haberlerin) en güzelini sana anlatacağız. Halbuki sen önce( bunlardan) gafil( habersiz)din.36  bu sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir…37,38
NOT: Yusuf’un kısası bittikten sonra 102. Ayeti zikrediyor.
1-(ahzab 33:46), 2-(bakara 2:119), 3-(fatir 35:24), 4-(fetih 48:8), 5-(ahzab 33:45), 6-(fetih 48:86), 7-( Yasin 36:29), 8-(Yasin 36:3),   9-)Yasin 36:4), 10-(necm 53:1), 11-(necm 53:3), 12-(necm 53:4), 13-(isra 17:1), 14-( necm 53:18), 15-(necm 53:1), 16-(necm 53:3), 17-(necm 53:4), 18-(necm 53:5), 19-(necm 53:6), 20-(necm 53:7), 21-(necm 53:8), 22-(necm 53:9), 23-(necm 53:10), 24-(necm 53:11), 25-( necm 53:13),  26-( necm 53:14),  27-(necm 53:15),   28-(necm 53:16),  29-(necm 53:17),  30-( necm 53:18), 31-(enfal 8:33), 32-( a’raf 7:157),  33-( a’raf 7:158), 34-(taha 20:99), 35-(al-i İmran 3:58), 36-(Yusuf 12:3), 37-(Yusuf 12:102),   38-(hud 11:49),
 
İmam seccad ah çeker su içtikçe
Hem su ağlar,  hem tas ağlar.
 
Kes davulcu, düğün eğlence bitsin
Oturmuş gelin ağlar, damat ağlar.
 
Yezidler, şımrlar, mülcemler alemi bozdular
Nergiz ağlar, sümbul- ü Reyhan ağlar.
 
Hüseyin kıyam etti, zalime ve zulme
Sefer başladı oğul, şanl hüseyne koş
Korkma! yol yokuş, çok da uzun
Sabırlı ol, dayan sana selam…
 
23- nebinin üzerinde Allah’ın fazlı olmasaydı onu dalalete düşürürlerdir. Ve nebinin masumiyeti,
Eğer Allah’ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni dalalete düşürmeye yeltenmiş. Ama onlar ancak kendi nefislerini dalalete düşürürler ve sana hiçbir şeyle zarar vermezler.. Allah’ın senin üzerindeki fazlı çok büyüktür.1
 
24- Nebiye kitab ve hikmeti indirildi ve bilmediklerini öğretti. Eğer Allah’ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir gurup, seni dalalete( sapıklığa) düşürmeye yeltenmişti. Ama onlar, ancak kendi nefislerini dalalete düşürürler ve sana hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah’ın sana kitabı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerin öğretti. Allah’ın senin üzerinde fazlı(lütfü) çok büyüktür.2
 
25- Nebinin duası kabul eder
Resul’ün duasını, çağrısını kendi aranızda bazınızın bazınıza ettiğiniz dua gibi zan etmeyin..3
 
26- Allah’ın nebinin sözüne razı olduğu için şefaat edecektir. O gün rahmanın kendisine izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz. 4
 
27- Nebi basiret üzere Allah’a davet eder
De ki: “ işte benim yolum(sebil) budur( Allah’ın dinine davettir), ben basiretle( bilerek, görerek, inanarak ve açık delil ile) Allah’a davet ederim ve bana uyanlar da (öyledir)..5
 
28- Nebiyle beraber bir şahid vardır.
(yanında) rabbinden( kitap gibi) açık bir delili( beyine) bulunan ve bir de rabbi tarafından ( beraberinde) onu izleyen- okuyan bir şahit ve ondan önce de (gelmiş) bir imam (rehber) ve rahmet olan Musa’nın kit ab’ı bulunan kimse, o (dünyaya dalıp ahreti unutanlar gibi olur mu?..6
29- kur’an nebiye ilka edildi(bırakıldı)
Şüphesiz, bu kur’an sana, hikmet sahibi, her şeyi bilen( Allah) tarafından (kalbine) ilka edilmektedir.7
 
30-Nebi, size ayetleri okuyacak, sizi arındıracak, kitap, hikmet ve bilmediklerinizi öğretecek resul’dür. Hakikaten Allah, mü’minlere büyük bir lütufta bulundu, da kendi içlerinden, onlara ayetlerini okuyan, onları temizleyen ve onlara kitabı hikmeti öğreten bir resul gönderdi. Halbuki onlar, bundan önce hiç şüphesiz açık bir sapıklık(dalalet) içinde idiler.8,9  ümilere içlerinden, kendilerine (Allah’ın) ayetlerini okuyan, onları arındırıp- temizleyen, onlara kitab’ı ve hikmeti öğreten bir rasül gönderen O’dur. Halbuki onlar, bundan önce cidden apaçık bir sapıklık içinde idiler.10                                                                                                                                        
      1-(nisa 4:113), 2-( nisa 4:113), 3-(nur 24:63), 4-(taha 20:109), 5-(Yusuf 12:108), 6-(hud 11:17), 7-(neme 27:6), 8-( al-i İmran 3:164), 9-( bakara 2:151),  10(Cuma 62:2)
 
 
 
KERBELA’DA KIRMIZI GÜL
Kırmızı gül dalından koparıldı
Bu ayrılığa dal ağlar, yaprak ağlar
 
Anne Zehra yas yuttu, karalar bağlar
Zehra’sına Ahmed ağlar, Ali ağlar
 
                                                              Kırmızı güller Per Per oldu
Çadırda Ali Ekber ağlar, Ali Asker ağlar
 
Rukiye, sakine çaresiz
Mazlum rubab ağlar, Zeynep ağlar
 
Zalim Şımr vurdu başa
Elindeki kılıç ağlar, yara ağlar
 
Şanlı baş düştü yere
O başa yer ağlar, gök ağlar
 
Başsız, kolsuz beden kana bulandı
O bedene Fırat ağlar, toprak ağlar
 
Cansız beden üstüne atlar sürülür
Çaresiz hem at ağlar, hem nal ağlar
 
Kara haber yayıldı her aleme
Alemler ağlar, enbiya ağlar
 
Ezrail vardı hüseyne
Ezrail ağlar, Cebrail- Mikail ağlar hüseyne
 
 
31-Nebiye ayetler hak olarak okunur. Bir olay veya kıssa bitirildikten sonra: işte bunlar, Allah’ın ayetleridir. Onları sana bir hak olarak okuyoruz. Sende gönderilen resullerdensin.1
Ey insanlar! Rasül size rabbinizden hakla geldi. Öyleyse iman edin, sizin içim hayırlıdır. Eğer inkara (küfre) saparsanız, şüphesiz göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah’ındır. Allah bilendir. hüküm ve hikmet sahibidir.2
Elif , lam,mim, ra , bunlar kitab’ın ayetleridir.sana rabbinden indirilen haktır. Fakat insanların çoğu inanmazlar.3
 
32-nebi her topluluğun hidayet önderidir. İnkar edenlere derler ki; “ ona rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya? Sen yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk(kavim) için bir hidayet önderisin” 4
 
33-Nebi her ümmetin şahidinin üstünde bir şahiddir. Her ümmetten bir şahid(nebi ve resül) getirdiğimiz ve onların üzerine(de) seni şahid olarak getirdiğimiz zaman (halleri) nasıl olacak? 5  O gün küfre sapıp da resul’e isyan edenler yerle bir olmayı severek isteyecekler.6,7 Oysa Allah’tan hiçbir sözü gizleyemezler. 8
 
34-Nebi hidayetle ve hak din ile gönderildi.
Ki O, Resulü’nü hidayetle ve hak din ile diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter. 9.10.11
 
35- nebiye ne şekilde vahiy gelir.
Allah, bir beşerle ancak vahiy yoluyla ya da hicab(perde) arkasından konuşur. Veya bir resul-elçi gönderir ve izniyle dilediğini ona vahyeder. Gerçekten O ali (yüce)dir. hüküm ve hikmet sahibidir.12
İşte biz sana(da) böylece, emrimizden bir ruh(ile) vahyettik. Sen( bundan önce) kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu bir nur yaptık; kullarımızdan dilediğimizi onunla sırat-ı müstakime- doğru yola eriştiririz. Şüphesiz ki sen de, elbette dosdoğru yolu gösteriyorsun.13
Göklerde ve yerde bulunanların tümü kendisine ait olan Allah’ın yoluna haberiniz olsun, işler Allah’a döner. 14
 
36-Nebinin kalbine vahyi indiren Ruhu’l- emin’dir.  Kesinlikle bu( vahyi), elbette alemlerin rabbinin indirmesidir.15 Onu Ruhu’l-emin indirdi.16  uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).17 apaçık Arapça bir dille.18  ve hiç şüphesiz, o (vahyi), evveldekilerin kitap(Zebur)larında da vardır.19
 
37-nebiye vahyedilenler bir kitaptan indirilip vahyediliyor: sana kitap’tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Şüphesiz namaz, çirkin utanmazlıklar (fuhşa) dan ve kötülerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek ise elbette en büyük( ibadet)tir. Allah yaptıklarınızı bilir. 20
 
38- Nebi kendisine indirilene iman etti. Resul , rabbinden kendisine indirilene, imab etti, mü-minler de…21   De ki; “ biz Allah’a bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a , Yakup’a ve torunlarına indirilene; İsa’ya ve nebilere rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbirinin arasından ayırım yapmayız biz yalnız O’na teslim olanlarız.22
 
39- Nebi, mü’minlere kendi nefislerinden daha evladır, önceliklidir.
Nebi, mü’ minlere kendi nefislerinden daha evladır, önceliklidir. Onun zevceleri de anneleridir.23
 
40- nebiden misak(ahid) aldı ve O da ahdinde durdu.  Hani biz, nebilerden misak( ahid,söz) almıştık. Senden, Nuh’tan, İbrahim’den, ve Musa ile Meryemoğlu İsa’dan da,biz onlardan sapasağlam, ağır bir misak almıştık. 24.25.26
Size ne oluyor ki, resul sizi rabbinize iman etmeye çağırdığı( davet ettiği) halde(neden) Allah’a iman etmiyorsunuz.? Halbuki o sizden misak( kesin söz) almıştı. Eğer mü’min iseniz (sözünüzün yerine getirin) 27
 
41- Nebi en son nebidir.
Muhammed,… Allah’ın resulü ve nebilerin sonuncusudur.28
 
1-(bakara 2:252), 2-( nisa 4:170), 3-(ra’d 13:1), 4-(ra’d 13:7), 5-(nisa 4:41), 6-( nahl 16:84), 7-(nahl 16:89), 8-( nisa 4:42), 9-( fetih 48:28), 10-(tevbe 9:33), 11-(saff 61:9), 12-(şura 42:51), 13-(şura 42:52), 14-( şura 42:53), 15-(şuara 26:192) , 16-(şuara 26:196),   17-(şuara 26:194), 18-(şuara 26:195), 19-(şuara 26:196), 20-( ankebut 29:45), 21-(bakara 2:285), 22-(al-i İmran 3:84), 23-(ahzab 23:6), 24-(ahzab 33:7), 25-(al-i İmran 3:81), 26-( a’raf 7:6),  27-(ahzab 33:40), 28-(hadim 57:8)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                                                                          
 
Comment


Related files